Yıllardır aşkla girip çıktığım bu eve bu sefer dahada aşık bir halde girdim. Her zamanki gibi evde ondan başka kimse yoktu ve anahtarlar dış kapının yanındaki saksının içindeydi. Onu uyandırmamak için sessizce anahtarı çevirdim ve parmak uçlarımda merdivenlerden çıktım. Ailelerimizin birlikte tatile gitmiş olmaları benim rahat davranmamı sağlıyordu.
Ellerimdeki balonlar ve hediye paketleri bizim birlikte geçen iki yılımızı özetliyordu. Parmak uçlarımda yürümeye devam ederek onun kapısının önünde durdum ve derin bir nefes alarak kapıyı açtım.
Odası her zamanki gibi o kokuyordu ama odadaki davetsiz misafiri gördüğümde nefesimin kesildiğini ve o an oracıkta ölmek istediğimi farkettim. Bunun bir rüya olmasını dileyerek yatağa yaklaştım ve birbirine sarılarak yarı çıplak yatan kuzenime ve iki yıldır herşeyim olan sevgilime baktım.
Gözlerimden hızlıca akan yaşlar kendimden geçtiğimin bir göstergesiydi. Onların sarılarak yatışlarını hafızama kazırcasına izlemeye başladım. Bu anı, bu ihaneti asla unutamayacaktım.
Çalışma masasından bir kağıt kalem alarak bu aşkın sonunu yazdım; "seni hep seveceğim demiştin, bende sana inanmıştım ya sevgilim. Sana öyle şeyler yapacağım ki, sende öldüğüne inanacaksın. İkinci yılımız kutlu olsun sevgilim..."
Kağıdı masanın üstüne bırakarak ağır ağır hediyelere yöneldim. Bacaklarımın vücudumu taşıyamadığını hissediyordum. Üstünde çeşitli aşk sözleri yazan balonları camdan aşağıya attım ve hediye paketlerinin içindeki resimlerimizi parçaladım. Bu kadar sese hala uyanmamaları dün gece ne kadar yorulduklarının bir göstergesiydi.
Nefes alış verişlerim hala düzene girmemişti, kalbim sanki ağzımda atıyordu. Bu kadar sakin olmama şaşıyordum ama intikam hırsı bütün benliğimi ele geçirmişti.
Gözlerimden akan yaşlar yaklaşık hiç durmadan özgürlüklerine kavuşuyordu. Orkun yavaşça gözlerini açtı ve yanında yarı çıplak yatan kuzenime baktı. Gülümseyerek onun dudaklarına bir öpücük kondurduğunda benim yanı başında dikildiğimi hala farketmemişti.
Beni görünce suratındaki gülümseme yerini "açıklayabilirim aşkım!"a bıraktı. Hemen ayağa kalkarak elimi tuttu. Kuzenim dediğim kaltak yani burcuda sonunda uyanabilmişti. Şu an ağlamak en son isteyeceğim şeydi ama malesef bu benim elimde değildi. Ben hala yatağın yanında dikilmiş onları izliyordum. Ellerimi hızlıca orkunun ellerinden çektim ve kocam bir tokat attım.
Şaşkınlıktan dili tutulmuş bir halde kafası geriye doğru kaydı. "De-Deniz ben açıklayabilirim." Burcu hala yatakta yatıyor ve bizi izliyordu. Şu an zevkten deliye döndüğüne emindim.
Gözyaşlarımın arasından bir kahkaha patlattım. "Neyi açıklayacaksın allahın cezası neyi? Beni kuzenimle ikinci yıldönümüzde aldattığınımı yoksa beni nasıl kandırdığınızımı? Çıldırmış gibi bağırıyordum. Resmen kendimi kaybetmiştim. Burcunun yanına doğru bir hamle yaparak saçlarını elime doladım. "Bana bunu nasıl yaparsınız he nasıl? Ben sana güvenmiştim burcu, güvenmiştim." Burcu hiçbirşey demeden sadece saçlarını ellerimden kurtarmaya çalışıyordu. Orkun ise bana "birşeyler açıklıyordu."
Burcunun saçlarını bırakıp koşarak merdivenlerden indim ve evden çıktım. Orkunda peşimden geliyordu. Orkunun evine çokta uzak olmayan evime doğru koştum ve tam içeri orkun girecekken kapıyı suratına kapattım. Orkun kapıyı açmam için yalvarıyor, aralarında hiçbirşey olmadığını söylüyordu.
Daha fazla dayanamadım ve kapının arkasına oturarak ağlamaya başladım. Şu son yarım saatte olanlar bana çok ağır gelmişti.
Orkun kapıyı yarım saat daha yumrukladıktan sonra gitti. Bende evde yalnızlığımla baş başa kaldım. Ne kadar süre o kapının arkasında oturdum bilmiyorum ama artık gözkapaklarım bana karşı çıkıyordu. Bende onları özgürlüklerine bıraktım.
Vücudum artık bana uyanmam gerektiğini söylediğinde heryerimin tutulduğunu hissettim. Yavaş yavaş yerden kalktım ve holdeki aynanın karşısına geçtim. Kendimi izlemeye başladığımda kendimi burcuyla kıyaslamaya başladığımı farkettim. Nasıl kıyaslamazdımki? O benden yüz kat daha güzeldi ve çok daha güzel bir fiziğe sahipti.
"Neden ha neden? Neden beni kandırdınız?" Aklımdan bu sözler hiç gitmiyordu. Dünden beri ağlamaktan kendini şaşırmış gözlerime baktım, orkunun sürekli övdüğü gözlerim. Ha birde uzun, dalgalı sarı saçlarım vardı. Orkun onlarıda çok severdi. Hiç düşünmeden yukarıdaki banyoya koştum ve çekmeceden makası çıkarıp saçlarımı kesmeye başladım.
Artık hiçbirşey umrumda değildi. Nasılsa artık güzel görünmem gereken bir sevgilim yoktu. Üzerimde orkuna sürpriz yapmak için giydiğim, orkunun geçen yıldönümümüzde aldığı gözlerimle aynı renk olan açık mavi, dar bir elbise ve mavi vanslarım vardı. Hiç düşünmeden elbiseyi üstümden çıkartarak yere oturdum ve ağlayarak elbiseyi doğramaya başladım.
"Bundan sonra hayatımda sana ait hiçbirşey olmayacak. Herşeyi yakacağım." Elbisenin işi bittiğinde odamdaki resimlerimizi ve içinde bir sürü anımızın bulunduğu bütün kutuları alıp şömineyi yaktım. Şömine nihayet alev aldığında ona ait olan herşeyi şömineye attım. "Geçen sene gittiğimiz kar tatilinden kalma resimler, çöp. Birlikte izlediğimiz ilk film, çöp. Bana çıkma teklifi ettiği gün giyindiğim kıyafetler, çöp. Bana aldığı tüm hediyeler, onlarda çöp."
Şömineyle işim bittiğinde yanan eşyaları izlemeye başladım ve radyoda çalan ilk dans şarkımıza aldırış etmeden gözlerimi kapattım.
Birisi kapımı yumruklayana kadar huzurla uyuyordum. Gelenin orkun olduğunu düşümdüğümden kendimi yeniden çalan şarkının ritmine bıraktım.
Çok geçmeden "kızım öldünmü, açsana şu kapıyı! Deniz merak ediyorum seni, aç şu kapıyı hadi!" Seslerini duyunca gelenin can dostum sedef olduğunu anladım. Şu an hiç kimseye olanları anlatacak ve nasihat dinleyecek halde değildim. Ama sedefide meraklandırmak istemediğimden kalkıp kapıyı yarım açtım ve "ne var sedef?" Diye söylendim.
"Bu ne hal kızım, ne oldu senin o güzelim saçlarına deniz allah aşkına birşey söyle. otobüsmü geçti kızım senin üstünden?"
"Kimseyle uğraşıcak halim yok sedef, yaşıyorum işte hala ölmedim merak etme!" Diyerek kapıyı sedefin suratına kapattım ve salona doğru yol aldım. Ama sedef ayısı kapıyı yumruklamaya devam etti. Benden sinirle yeniden kapıyı açtım.
"Bana bak sedef, seninle hiç uğraşamam defol git ne olursun!" Dilim böyle desede kalbim sedefe beni yalnız bırakmaması için yalvarıyordu.
"Hiçbir yere gitmiyorum ben. Hem sen niye evde iç çamaşırlarınla dolaşıyorsun ki, malmısın?" Sedefe aldırış etmeden odama geçip üstüme geceliğimi geçirdim ve aşağıya indiğimde şömineyi söndürmeye çalışan sedefi gördüm.
"Kızım sen bunları niye yakıyorsunki? bunları kimseye elletmezsin bile sen."
"Bırak yansınlar, benim içimdeki alevler bile hala kor olmadı." Sedef şöminenin başından ayrılarak yanıma geldi ve bana sarıldı. "Öğrendimi?" Diye sordu usulca.
"Neyi öğrendimmi?" Diye sordum gözyaşlarımın izin verdiğince.
*
Arkadaşlar bu benim dördüncü ve favori hikayem, umarım beğenirsiniz 😘☺️.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İhanetin Bedeli
Romance"seni hep seveceğim demiştin, bende sana inanmıştım ya sevgilim. Sana öyle şeyler yapacağım ki, sende öldüğüne inanacaksın. İkinci yılımız kutlu olsun sevgilim..." "Hayatta ne yaşarsak yaşayalım, yaşamak güzel bir şeydi. En azından hikayenin sonunu...