Baku'nun ağzından:
Parmaklarım... Göz yaşlarımı durduramıyordum. Bileklerim zaten iyi değildi. Çırpınmaya çalışınca daha çok tahriş oluyordu ve bu acımı ikiye katlıyordu.
Umutsuzca havada asılı kalırken birden geldi. Eli yine cebindeydi. Hadi hayırlısı. Bana doğru yaklaştı ve birden altımı çıkardı. Umutsuzca çırpınırken boxerımı çıkarmasıyla ağlayıp sızlandım,
"Bırak artık yetmedi mi!?"
Kasığımın üst çaparzında hissettiğim acıyla gözlerim açıldı ve bağırmaya başlamıştım. O beni yakıyordu!
"AH! Shoto dur! Acıyor!"
Acıyla çırpınırken birden çakmağı söndürdü. Kızaran tenime bakınca S harfini görmemle gözlerim doldu. Bu adını veya kendisini bedenime işaretlediği ikinci mührüydü.
3 gün sonra:
Kendisi azıp istemediği sürece dediği gibi okulda bana elini bile sürmüyor. Akşamları ise beni istediği gibi oyuncağı yapıp üstümde her şeyi deniyordu. İyileşmeyen yaralarıma karşın bende sürekli adrenalin alıyordum.
Onun sönen yaraları benim yeni yaralarımı ortaya çıkartıyordu. Kendisi günden güne iyileşiyor, güçleniyordu. Ama bu bağımlısı olduğu adrenalini bırakması için yeterli bir sebep değildi.
Birde o sadece benden dayak yemiyordu... Ama ben dayaktan ileri gitmiyordum onun aksine. Sanırım babasınında hıncını alıyordu benden. Ne dersin Shoto?
Kulağımda kulaklık umutsuzca okula doğru yürürken birinin omzuma dokunmasıyla irkildim. En küçük bir şeye korkar olmuştum. Ne acınası değil mi?
"Dostum benim Akame."
"Ah sen miydin ruh hastası?"
"Hm hm. Nasılsın bakalım? Her geçen günden daha fazla yorgun ve uykusuz görünüyorsun! Okula uyumak için geldiğinde kesin zaten."
"Kes sesini Akame. Uyuyamıyorsam ne olmuş?"
"Uyuyamıyorsun mu yoksa uyutmuyorlar mı?"
Çatık kaşlarımla ona bakarken ağzına fermuar çekti,
"Tamam! Sustum!"
"Sen her zamanki gibi enerjiksin!"
"Eveeet~"
"Tch!"
Birden durgunlaştım, "Akame ben olmasaydım ne yapardın?"
Akame'nin kaşları çatıldı, "İntihar gibi bir şey düşünüyorsan seni o lanet mezarından çıkartıp birde ben öldürürüm! Bakugou Katsuki!"
"Saçmalama be! Sordum sadece!"
"Düşünmek istemem. Hayatımın yarıdan çoğunu sen oluşturuyorsun tatlım. Ve seni kaybetmek sanırım isteyeceğim son şeydir."
Yüzüme ansızın acı bir gülümseme geldiğinde Akame tedirgin olmuş bir şekilde bana baktı,
"Oi! Bak gülümsüyorsun! Hiç sevmiyorum bu tavırları!"
"Kes sesini be!"
"Heh şöyle ol! Ben seni böyle seviyorun kız."
"Kız götüne girsin ben erkeğim seni piç! TCH!"
Akame kıkırdayarak ilerleyince homurdanarak peşinden ilerledim ki okula varmıştık. Bana öpücük atıp ilerlediğinde küfür savurarak sınıfa çıktım. Sırama oturduğumda o zaten yanımda rahat bir şekilde duruyordu.
Bense yine ecüş bücüş olmuş kitaplarıma bakıyordum.
"Günaydın demeyecek misin Katsuki?"
"Günaydın Shoto."
Shoto tatmin olmuşcasına gülümsedi, "Sana da günaydın. Nasılsın?"
Bunun kafasına taş mı düştü? Ne bu tavırlar? Ayrıca dünden sonra nasıl iyi olabilirim yarım akıl.
"İyiyim. Sen?"
Gerindi, "İnan bana bende çok iyiyim. Bugün ayrı bir enerjiğim. Umarım bu enerji akşama kadar sürer!"
Desene çekeceğimiz var yine.
"Umarım..."
Kıkırdadı, sikeyim bu kadar güzel gülme. "Çırpınışların çok tatlı."
"Tatlı annendir!"
"Oh... annem sevimli evet ama bu seninde öyle olduğun gerçeğini değiştirmez."
Kızardım, "K-kes sesini!"
Yüzündeki sırıtması büyürken yanağımı çekmesiyle hem tepem atmış hem de şaşkınlıkla ona bakıyordum,
"Bıraksana yanağımı!"
"Rahat dur Katsuki~ Bana bağırma."
Ses tonu susmama yol açarken beni kızartmaya devam etmişti ve de şaşırtmaya. Tanrım bu çocuğun derdi ne!?