Mutluluk neydi? Ama ben öyle anlık mutluluktan bahsetmiyorum. Ömürlük mutluluktan bahsediyorum. Ömürlük mutluluğun olduğuna da inancım yok aynı zaman da. Ama eğer ömürlük mutluluğu soracak olursanız cevabım; Şans olurdu. Bir kelime , iki hece olurdu.
O yoktu.
Benim sevgilim yoktu.
Satürn yoktu.
Yoktu.
Delirmek üzereyim. Hastanede tek kaldığıma mı, telefonumun olmamasına mı, yoksa Satürn' ün yok olmasına mı üzülecektim ?
Çaresiz bir şekilde morgun önünde oturuyordum. Yere çökmüş bir şekilde, buradan dönüş yoktu. Ben ne yapacaktım. Bir çare arıyor ama bulamıyordum. Belki saatler geçmişti ama ben hiç bir şey yapamıyordum. Belki burdan kalkıp hastanenin başhekimine gidebilir yada güvenliğe sorabilirdim. İkinci seçenek elenmiş olsa da ben birinci seçeneği bile yapmıyordum. Benim nefesim kesilmesin diye kendini öldürmüştü. Ama şimdi kendi benim nefesimi kesiyordu. O yoktu ve ben yalnız kalmıştım. Tek başıma . Yalnız. Derin derin nefes alıp vermeye ihtiyacım vardı. Ama artık onu bile yapmak istemiyordum. Ben geçmişimi bırakmak, ordan kaçmak istiyordum. Ama her yalnızlığım beni geçmişe sürüklüyordu. Beni bırakıp terk eden anneme. Gerçi biz böylelerine anne desek diğer annelere ayıp olurdu. Kusmak istiyorum. Başım ağrıyor. Zihnim geçmiş ile doluyor. Ama ben geçmişi istemiyorum. İstemediğim her ot burnumun dibindeydi. Aynı Hayat'ı kaçıran adam gibi.
Onun ne işi vardı?
Neden buradaydı?
"Güneş hanım sizi gideceğiniz yere bırakalım ister misiniz?" Diye sordu adam. Bana yukarıdan bakması sinirimi bozmuştu.
Gerçi ben yerde oturuyordum, adam başımda dikiliyordu.
"Gerek yok." Diye ters bir şekilde tersledim. İstemiyorum gitmek ya zorla mı? Tabiki kimse beni zorla götüremez ama off ne diyorum ben ben sevgilim yok. Ya bana yardımcı olursa . O adam Hayat'ı kaçırdı. Ondan yardım isteyemem.
"Burada ne yapıyorsunuz?" Dedi ellerini lacivert pantolonunun cebine sokarak, Hayat'ı kaçıran adam.
Ben burada ne yapıyorum? Güzel soru , cevabı bilenlerin yardımcısı olsa keşke .
"Oturuyorum siz?" Hayatımda verdiğim en saçma cevap diyemeyeceğim. Çünkü normal hayatta sıklıkla kullanıyordum. Ama yani bu durumda da kullanılmaz yani.
Adam kafasını omuz hizasında çevirip kafasıyla beni işaret etti. " Hanımefendiyi götürün!" Dedi ve arkasına dönüp gitti.
Pardon beni nereye götürecekler, Götürmek ne alaka ? Benim sevgilimi bulmam lazım. İki adam kolumdan tutup beni tek hamlede kaldırdı.
"Nereye götürüyorsunuz beni?" Diye çırpınsam da boşa . Son hamlemi kullanmaktan hiç kaçınmadım.
"Bırakın beniiii!" Diye carlamaya başladım. Sesim o kadar yüksekti ki . Ani refleksle kulaklarını kapattılar. Ve ben de fırsattan yararlanarak beni zorla götürmeye çalıştıkları yerin ters yönünde hızla koşmaya başladım.Kendilerine gelmesi uzun sürmediği için arkamdan hızla geliyorlardı. Sol da merdiven sağda devam eden koridor vardı. Ben merdivenleri seçip hızla çıkmaya başladım. Ne kadar ayağım sürekli boşluğa gelmiş olsa da düşmeden giriş kata geldim. Sağda kantin , solda çıkış vardı. Çıkışa gitmek tehlikeli çünkü dışarıda da adamları olabilir o yüzden kantine doğru koşmaya devam ettim. İnsanların arasında koşarken bazen sandalyelere çarpıyordum. Ama durmadan koşuyordum. Sola döndüm düşünmeden ve merdivenlerden ilerledim. Yangın merdivenini görünce bi ara duraksadım sessizce gidersem beni fark etmezler. Öyle de yaptım. Onlar koşarak merdivenlerden çıkarken ben aşağı iniyordum sessizce. Dışarıya bakmayı ihmal etmedim . Kendimi aksiyon filmlerinde hissediyordum. Hollywood yıldızı gibi falan. Dışarıda kimse yoktu arka sokağa bakıyordu. Merdivenin sonu da hastanenin yan cephesi yani çok dikkat çekmeyen bir yer . Merdivenlerden son basamağa gelince atlamak zorunda kalacağımı unutmuşum. Etrafıma baktım. Çok yüksek değildir ya . Umarım en fazla 2 metre vardır ama .
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Satürn Ve Güneş
Novela JuvenilSözler vardı yanıltılı. Gözler vardı hakiki. Neye, kime, nasıl güvenebiliriz ki? Herkes yalan söylüyor, ve biz dünyada yalancı olarak büyüyoruz ve yalancı oluyoruz. Peki yalansız dünya olmaz mı? Olmaz! Eğer mutlu olmak istiyorsan yalan fidanının dik...