İyi okumalar." Biz saçma sapan bir savaşta değil bizim savaşımızdı, yenilecektik."
İnsan inanmadığı birşeye güvenebilir miydi? Bence insanoğlu o kadar aciz ki ufak bir umut kırıntısına bile güvenip bağlanabiliyor.
Eskiden koşulsuz güvendiğim arkadaşlarıma güvenmekten korkuyordum. Hayat'ın attığı kazık, Cenk'in asla kullanmıyorum dediği sigara, Arda'nın kırdığı kalp... Belki Arda'nın geçerli sebebi vardı da diğerleri? Ama yine de güveniyordum, korksam bile.
Dün gece önümüze kağıt kalem alıp, planı tamamen oluşturduk. O sırada Hayat ise evin krokisini çizmişti. Cenk de bize düşen görevleri belirlemişti. Arda ise bana ne yapmam gerektiğini, başıma birşey gelirse nasıl karşılık vereceğimi anlatmıştı. Ben peki içimdeki korku ve umut karışımı ile savaşıyordum. Yakalanıp ölmekten korkuyordum. Ama onun kurtulacağını bildiğim için yani tahmin ettiğim için umutluydum.
Sabaha karşı saat 6 civarı uyumuştuk. Hayat ve ben, benim yatağımda. Arda ile Cenk yerde minderlerin üstünde. Hatta Cenk biz uyuduğumuz da ki ben uyumamıştım daha kalkıp kapıyı kitlemişti. Babasının bizim yerimizi söyleyeceğini düşünüyordu. Geri uyandığımız da ise saat 9 olmuştu. Cenk ve Arda dışarı çıkıp bana ve Hayat'a kıyafet alacaklardı ve kendilerine. Ardından karakola gideceklerdi. Tam giderlerken, Kamil amca onları durdurmuştu.
"Nereye gidiyorsunuz? Sizin dışarı çıkmanız tehlikeli çocuklar !" demişti. Ama Cenk'in cevabına karşı susmak zorunda kalmıştı.
"Baba, o adamlar beni hiç görmedi. Arda'yı da. Neden bu kadar korkuyorsun ki?" demişti. Eee tabiki Cenk'i tanıyorlardı. Ama Kamil amca bunu açıklayamazdı.
"Haklısın. Ama yine de dikkatli olun!" demişti. Ardından Cenk babasına yazık der gibi küçümseyici bakışlar atıp, Arda ile çıkmışlardı. Onlar gittikten sonra bizde benim odama gidip, krokiden Hayat nerelerden kaçabileceğimizi anlatmıştı. Hatta çok ileri gitmeden buradan anlatayım. Önümüzde bir defter ve o defterde yıllardır aranan bir suçlunun evinin krokisi var.
(Atıf'ın evinin krokisi. Daha kolay hayal edebilmeniz için.😉)
"Atıf'ın odası ortadaki oda. Yani en güvenli oda. Kendi canı çok değerli. Koridorlar çok dar ve bazı koridorlar çıkmaz, labirent gibi dikkatli olmak zorundasınız!" diye bana anlatıyordu. Atıf çok tuhaf biriydi. Ama konu kesinlikle bu değildi. "Kaçmak için 3 yolunuz var." diye devam etti. Çok kolay o zaman 3 yol . Hatta baya kolay olacak. "Birinci yol, oturma odasında köşede bir piyano var. Piyanonun bir düğmesine basınca tünel açılıyor. Yanlış tuşa basarsanız piyanodan yüksek bir melodi çıkar ve yakalanmış olursunuz. Diyelim ki doğru tuşa bastın, tünel açıldı. Ama kaçtığınızı anlarsa tünelin ucuna gidip sizi geri yakalayabilir." dedi. Bir evde neden tünel olurkii.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Satürn Ve Güneş
Fiksi RemajaSözler vardı yanıltılı. Gözler vardı hakiki. Neye, kime, nasıl güvenebiliriz ki? Herkes yalan söylüyor, ve biz dünyada yalancı olarak büyüyoruz ve yalancı oluyoruz. Peki yalansız dünya olmaz mı? Olmaz! Eğer mutlu olmak istiyorsan yalan fidanının dik...