İyi okumalar 🖤
"Hazırım"
Ardından Cenk devam etti, " Bak korkma. Sana hiç bir şey olmayacak. " dedi. Bilemezdi...
"Korkmuyorum."
Sıra Hayat'a gelmişti, " Bak sana anlatıklarımı unutma ! Seni her an takip edecekler." dedi. Onların bileceği bir şey...
"Unutmam."
Kapı çaldı. Arda açtı, İçeri Mehmet dışın da 3 erkek, 2 kadın daha girdi. Bizim yanımızda ki rahat Mehmet gitmişti yerine daha dikkatli biri gelmişti.
Tanımadığım ama takım elbiseli adam konuşmaya başladı. "Güneş hanım , arkadaşlar size cihazları takacak. Zaten dün Mehmet'in anlatmış olması lazım." dedi otoriter bir sesle. Sanırım amir bu adamdı.
Tam cevap verecekken Mehmet araya girdi." Anlattım efendim. Arkadaşlara evin krokisini gönderdim. Araziyi buldular fakat ev temiz çıktı." dedi.
"Nasıl yani?!" diye lafa atıldı Hayat. "Ama Atıf tüm işlerini orada yapıyordu." dedi. Yenik düşmüştü onun için yıkım gibi bir şeydi. Sonra aklına bir şey gelmiş gibi yine konuşmaya başladı." Mezarlıkta öldürdüğü adamlar vardı." dedi.
"Hanım efendi sakin olun lütfen." dedi amir olduğunu tahmin ettiğim adam. Ardından Arda , Hayat'ı sakinleştirmek için sırtını ovalamaya başladı. " Mezarlık yoktu." dedi.
" Yemin ederim vardı. Yanlış yere gitmiş olamaz mısınız?" diye sordu Hayat.
2 kadın yanıma gelerek beni masada bir sandalyeye oturttular. Biri saçıma küçük bir toka taktı. "Bu toka ile yerinizi takip edeceğiz." diyerek açıklama yatı.
Diğer kadın ise eldiven ile tuttuğu diş çerçevesini dişime taktı."Bununla ise senin kalp atışlarını ve ortamdaki sesi dinleyeceğiz." diye açıklama yaptı. Onlara gülümseyerek karşılık verdim.
"Güneş hanım isterseniz siz hastaneye gitmeye başlayabilirsiniz." dedi başka bir erkek. Yemek masasının üstünde bir sürü bilgisayar ve bilmediğim cihazlar vardı.
Üst kata çıkıp montumu giydikten sonra sıra sıra Hayat, Arda ve Cenk'e sarılıp dışarı çıktım. Hastane zaten yakın olduğu için hızlıca yürüdüm. Bir an önce bu olayların bitmesini istiyordum.
Hastanenin önüne geldiğim de fısıldayarak kendimi uyardım. "Sakin ol! Her şey bitecek." sesli söylediğim için pişman bile olmuştum. Sesimi duyuyorlardı. İçeri girdiğim de danışmada ki neşeli hemşirenin yanına doğru ilerledim. sesimi üzgün tutmaya çalışıyordum.
Hemşirenin yanına gittiğim de hemşire neşeli bir sesle konuşmaya başladı. " Merhaba." dedi
Üzgün sesimi koruyarak, "Merhaba, benim 3 gün önce sevgilim bu hastanede vefat etmişti, acaba onu görebilme şansım var mı?" diye sordum. Gözümden benden habersiz yaşlar akmaya başlamıştı bile ... Böyle daha gerçekçi olmuştu. Acaba oyuncu mu olsam...
Hemşirenin neşesi sönmüştü," Tabiki de adını öğrenebilir miyim?" diye sordu.
"Satürn Cem Yıldırım" demem ile klavye sesleri duyulmaya başladı.
"Üzgünüm öyle birinin kaydı yok. Başka bir hastanede olmadığına emin misiniz?" dedi. Tamda tahmin ettiğim gibi.
Şov başlasın...
"Başhekim ile görüşmek istiyo...-" lafımı ve şovumu kesen iki adam kolumdan beni sıkıca tutmaya başladılar.
" Kusura bakmayın. Biraz psikolojisi bozuk da." dedi adamlardan beri. Tam konuşacak iken belimde soğuk bir şey hissetim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Satürn Ve Güneş
Teen FictionSözler vardı yanıltılı. Gözler vardı hakiki. Neye, kime, nasıl güvenebiliriz ki? Herkes yalan söylüyor, ve biz dünyada yalancı olarak büyüyoruz ve yalancı oluyoruz. Peki yalansız dünya olmaz mı? Olmaz! Eğer mutlu olmak istiyorsan yalan fidanının dik...