Günün en erken saatlerinde oturmuş olduğu deri koltuğun kolunda ritim tutuyordu parmakları. Gözleri ayrılmaksızın diğer elinde tutmuş olduğu telefondaydı, hakkında yazılan haberleri okuyordu.
Haberlerin çoğunun kendisi hakkında olması dışında, Jimin için yazılan epey fazla şey vardı. Hakkında hiçbir şey bulamamış olmaları insanları meraka sürüklüyordu ve onu daha fazla araştırma isteği uyandırıyordu. Bakışlarını telefondan çekti ve boş bir şekilde duvara bakıp kafasını hafif sağa eğdi. O bile kendi çalışanı hakkında bir elin parmağını geçmeyecek kadar bilgiye sahipti. Park Jimin kimdi, nerede doğmuştu, nasıl bir ailede büyümüştü ve neden bu yaşında bu mesleği yapmayı tercih etmişti..
Taehyung'un kafasında kocaman bir soru işareti vardı. Bakışlarını telefona çevirdi ve en az diğer insanlar kadar meraklı bir şekilde sitelerde dolaşmaya başladı. O kadar hırslı gözüküyordu ki, sanki şu anda dünyayı kötülükten kurtaracak olan şeyi neredeyse bulmak üzereydi ve eğer bakmazsa onu tamamen kaybedecekti.
İşaret parmağı telefonun ekranını aşağıdan yukarıya kaydırdı, kaydırdı ve kaydırdı. Hiçbir sonuca ulaşamamanın verdiği hırs ile bakınmaya devam etti.
Telefona o kadar odaklanmıştı ki, üç dakikadır koltuğun hemen arkasında dikilen Jimin'i fark etmemiş, "Bay Kim." demesiyle birlikte yerinde sıçramıştı hafif.
"Jimin!" Elini göğsüne götürdü. "Ne yapıyorsun burada?"
"İşimi?"
"Senin işin beni korumak, korkudan kalpten götürmek değil." Telefonunu kilitledi ve çok ciddi bir iş üstündeymiş gibi üstünü başını düzelterek oturma pozisyonunu değiştirdi. "Ne zamandır burada dikiliyorsun?"
Jimin bileğindeki saate baktı. "Tam tamına 3 dakika 23 saniye oldu."
"Kapı çalmak nedir bilmez misin?"
"Çaldım ama ses gelmeyince bir şey olduğunu düşünüp içeri girmek durumunda kaldım efendim, ne de olsa benim işim.." Taehyung'a doğru eğildi hafif ve fısıldadı, "Sizi korumak."
"Ayrıca telefon ekranına o kadar odaklanmıştınız ki ciddi bir şey olduğunu sandım. İyi misiniz? Panik olmuş gibisiniz." Dudaklarında kocaman bir tebessüm belirdi Jimin'in. "Yoksa..yoksa bir şeylere mi bakınıyordunuz?"
Taehyung Jimin'in imasını anlamış bir şekilde ağzını araladı ve ardından ne diyeceğini bilemedi. "Ne? Hayır, hayır."
Güldü Jimin. "Sorun değil Bay Kim."
"Bakmıyordum!"
"Neden yanaklarınız kızardı Bay Kim?"
Uzun ince parmakları, elinin tersiyle yanağına dokundu. "Kızarmadım.."
Jimin ukala bir şekilde tebessüm etti, "Elbette kızarmamışsınızdır."
"Bugün neden sinir bozucusun?"
"Sadece işimi yapıyorum."
Alnına düşen uzamış siyah saçlarını kulağının arkasına attı ve ardından bileğindeki saate baktı Jimin. "Bugün için planlarınız nelerdir Bay Kim?"
"Bugün için.." Taehyung'un dudaklarında bir sırıtış belirdi. "Çok güzel planlarım var." Oturduğu yerde geriye yaslandı ve kollarını göğsünün altında birleştirdi. "Kahvaltıya gideceğiz, sonra alışveriş, alışveriş, alışveriş yapacağız."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
my little bodyguard ༄ vmin
FanfictionÜnlü aktör Kim Taehyung ve onun minik koruması Park Jimin.