*Bu bölüm için görüşleriniz ve iyi kötü eleştirileriniz benim için gerçekten önemli, bu yüzden belirtirseniz mutlu olurum, teşekkür ederim*
Hyun Im: İşte istediğin her şey.
park jimin döküman
İşaret parmağı tereddütle ikinci mesaja tıkladığında sayfanın açılmasını bekledi. Başta her şey normaldi. Hangi yılda doğduğu, ne burcu olduğu, nerede doğduğu, nerede yaşadığı ve hangi okullarda okuduğu yazıyordu.
Fakat daha sonra.. gözlerinin inanamayıp defalarca kez okuduğu o yazılara denk geldi Taehyung, kaşları çatıldı. Bu gerçek değildi, değil mi? Gerçek olamazdı, olmamalıydı. Okudukça titredi kirpikleri, bakışları göğüsünde uyumakta olan yüze döndü. Kalbinde bir şeylerin ağırlaştığını hissetti.
Park Jimin kimdi ve onun hikayesi neden böyleydi?
7 yıl önce.
Günlerden cuma, sonbaharın geldiğinin habercisi olan kurumuş yapraklar tüm kaldırımların üstünü kaplamışken ayaklarıyla onları eziyor ve çıkartmış olduğu hışırtı sesi hoşuna gidiyordu. Bu haftaki okulun son günüydü, önünde kocaman bir hafta sonu ve keyifli şeyler yapacak bolca vakti vardı.
Takmış olduğu kulaklıklarında müziğin sesi birden kesilince cebinden çıkartmış olduğu telefonu parmakları arasına almış ve ekranda yazan 'anne' aramasını cevaplamıştı.
"Alo?"
"Jimin," demişti annesi. "Neredesin?"
"Lütfen gelirken ona bana bir sürü çikolata almasını söyle!"
"Otobüs durağına gelmek üzereyim, bir şey mi oldu?"
"Anne gelirken bana şeker de almasını söyler misin?"
İstemsizce güldü Jimin. Küçük kardeşi Jihyun bir türlü annesinin konuşmasına müsaade etmiyor ve zavallı kadının sesini bastırarak sürekli abisinden bir şeyler istiyordu.
"Duyuyorsun değil mi?" Kadın iç çekti.
"Duyuyorum." Jimin ellerini giymiş olduğu ceketin ceplerine soktu ve takmış olduğu kulaklıktan konuşmaya devam etti. Hava soğuktu ve burnu şimdiden kızarmıştı.
Jihyun koltukta oturan annesinin tepesine çıkmış bir şekilde abisiyle konuşmaya çalışıyordu. "Hyung, gelirken bana yüz tane çikolata ve yüz tane şeker alır mısın? Ve yüz tane dondurma. Yüz tane her şeyden. Yüz tane ama tamam mı?"
Jimin'in dudaklarındaki gülümseme daha da büyüdü.
"Sen 100'e kadar saymayı biliyor musun? Eğer sayarsan sana yüz tane alacağım."
"Biliyorum!"
Minik parmakları neredeyse yüzü kadar olan telefonu annesinden almış ve kulağına götürmüştü.
"Bir, üç, on, dokuz, yüz!"
Hemen yanıbaşında oturan annesinin dudaklarında belirmişti tebessüm. Parmakları küçük oğlunun saçlarının arasına ilişmiş ve onları güzelce geriye doğru taramıştı. Jihyun henüz 5 yaşındaydı ve sandığının aksine sayılarla arası pekte iyi değildi.
Yine de bu Jimin'in küçük kardeşine kıyamayacağı anlamına geliyordu. Burnunun ucunda hissettiği ıslaklık yüzünün birkaç yerinde tekrarlayınca başını kaldırıp baktı gökyüzüne. Yağmur çiselemeye başlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
my little bodyguard ༄ vmin
أدب الهواةÜnlü aktör Kim Taehyung ve onun minik koruması Park Jimin.