3. Bölüm: Tuhaf şeyler

19K 861 561
                                    

Terfi aldığım günden beri şirkettekilerin küçümseyici ve haset dolu bakışlarını her an üzerime hissedebiliyordum. Benden daha çok çalışmıyorlardı, benden daha az da çalışmıyorlardı ama benim, patronun gözdesinin, terfi hak ettiğime karar verilmişti. Bunun onlara öfkeli hissettirmesi normaldi; kabinimin bir köşesine ufak bir battaniye serip şirkette yaşamaya başlasam dahi bunu hak etmediğimi düşünen insanlar var olacaktı mutlaka, onların var olmaması mümkün değildi. Çünkü biz insanlar başarılı bir kimseyi takdir etmek yerine onu yerebildiğimiz kadar yermeye çalışırdık daima. Yaptığı işte bir kusura rastlayamazsak kişinin karakterinden, yaşayış tarzından dem vurmaya başlardık. Başarı bizi rahatsız ediyordu; dünyada bizi rahatsız etmesi gereken onlarca, yüzlerce, hatta binlerce şey varken bizi rahatsız eden şey birilerinin süksesiydi.

Hayır, terfi almayı hak ettiğimi falan düşünmüyordum ama bunu benden daha fazla hak eden birinin olmadığını da biliyordum.

Yarkın Bey'in seçeceği kişi elbette ben olacaktım. Bir başkasını benim yerime koyduğumu hayal bile edemiyordum. O bana karşı farklıydı; daha az sertti, hatta kibar olmaya çalıştığı bile söylenebilirdi, kusurlarımı kafaya takmazdı, ondan bir şeyler istemeyi henüz alışkanlık hâline getirmemiştim ama ne zaman arzularımla kapısında bitsem beni geri çevirmesi kainatın en imkânsız şeyiymiş gibi davranırdı. Masamın başında harıl harıl çalışırken başımda bir bardak kahveyle bitişlerini de bilirdim, geceleyin kaldırımda bir başıma yürürken arabasıyla beni eve bırakmayı teklif edişlerini de. Benim için sürekli bir şeyler yapmaya çalışıyordu, sürekli onun için ayrı bir önem taşıdığımı belli etmeyi deniyordu.

Ama neden yapıyordu bunları? 

Bu soru birkaç gündür kafamı kurcalıyordu. Saçma sapan tahminler yürütmekten başka bir şey yapamıyordum. Belki anneme ya da babama bir şekilde borçlanmıştı ve borcunu bu şekilde ödemeye çalışıyordu; bana ayrıcalık tanıyarak. Belki kayıp kardeşi falandım; annem babamla evlenmeden önce adi herifin teki tarafından hamile bırakılmış, sonra da doğurmak zorunda kaldığı çocuğa bakamayıp onu zengin bir aileye evlatlık vermiş olabilirdi. Bu ucuz bir dizi senaryosundan farksızdı ama imkânsız değildi. Belki de sadece gerçekten iyi bir çalışandım ve o da bana olan minnetini bu şekilde gösteriyordu. 

Ya da bana karşı bir şeyler hissediyordu ama inanın bana, söz konusu patronunuz olduğunda böyle bir ihtimale inanmanız oldukça güçleşiyordu.

**** 

Sonunda cumartesi gelebilmişti. Melda bugün ben de yatıya kalacaktı. Bunu uzun zamandır planlıyorduk ama üst üste altı hafta ailesinin yanına gitmesi gerekmişti ve bundan mütevellit pijama gecemiz bugüne kadar ötelenmişti. 

Melda henüz gelmemişti ve benimse o gelmeden önce evi toparlamam gerekiyordu. Açıkçası evimin pasaklı olması pek rahatsız etmiyordu, o yüzden nadiren temizlik yapardım. Tamam, yalan söyledim; hiç temizlik yapmazdım, ayda bir evime temizlikçi gelirdi ve benim otuz günlük kalıntılarımı baştan aşağı temizlerdi. 

Fakat bugün mecburen temizliği kendim yapacaktım. 

Bulaşıkları yıkadım, yerleri süpürdüm ve oraya, buraya saçılmış yiyecek paketlerini bir torbaya doldurup evin birikmiş diğer çöpleriyle beraber dışarı çıkardım. Çok yorulmuştum ama evi temiz görmek bana kendimi gerçekten iyi hissettirmişti.

Yaklaşık iki saat sonra Melda ellerinde torbalarla soluk soluğa kapımda bitti. Bir sürü abur cubur, bir ton tatlı ve elimizi dahi sürmeyeceğimizi bildiği kutu oyunlarına hatırı sayılır bir para dökmüştü ve biliyordum ki bunun hesabı benden çok fena çıkacaktı.

"Ne gerek vardı ki bu kadar şeye şimdi?" diye sordum.

"Ne demek ne gerek vardı Bedo. O kadar para harcadım ben. Kapat o ağzını, yırtmayım." diye karşıladı. Poşetleri elinden aldım ve mutfağa götürmek için içeri yöneldiğim sıra Melda da beni takip etti.

Cruise bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin