"Burada neler oluyor?" diye sordum Yarkın Bey'e bakarken.
"Siz çıkın." dedi Yarkın Bey adamlara. Adamlar çıktıktan sonra tekrardan bana döndü: "Yorma kendini. Geç, otur şuraya. Her şeyi anlatacağım."
"Ne geçip oturmasından bahsediyorsunuz Yarkın Bey? Delirdiniz mi siz?" diye çıkışırken farkında olmadan ona doğru birkaç adım atmıştım. "Bunu nasıl yapabiliyorsunuz? Aklım almıyor, böyle bir şeye nasıl kalkışabiliyorsunuz?"
"İnan bana," dedi üzerime yürürken. "Sandığından daha fazla şey yapabiliyorum ve hepsine hakkım var."
"Bu yaptığınız kanunlara aykırı." dediğimde dibimdeydi. Boyu benden uzundu, omzuna kadar anca geliyordum muhtemelen. "Kanunları satın alamazsınız."
"Belki." dedi suratıma doğru eğilirken. "Ama kanunsuzluk yaptığımı bilmedikleri sürece pek bir sorun yok."
Geri çekildim. "Neden buradayım?"
"Oturursan anlatacağım." dedi yatağı işaret ederken. İstemeye istemeye de olsa yatağa oturdum ve Yarkın Bey de yanıma oturdu. Aramızda mesafe bırakmak için yana kaydığımda seslice güldü.
"Anlatın." dedim. Bakışları önce çıplak bacaklarımda gezindi, sonra yüzüme çıktı.
"Niccolò Machiavelli'yi bilir misin?"
"İtalyan bir politikacı; defalarca işsiz bırakıldı, en sonunda hayal kırıklıkları onu hasta edip öldürdü. La Mandragola komedisini izlemişliğim var."
Yarkın Bey'in yüzüne büyükçe bir gülümseme hâkim oldu. "Sana ne kadar hayran olduğumu keşke bilsen." dedi. "Machiavelli'ye dönecek olursak, çoğu kişi onun felsefesini olumsuz bir hırstan ibaret gördü. Hatta onu Jakoben olarak tanımlayanlar bile oldu."
"Tiranların göğsünü kabartması eminim demokratların hoşuna gitmemiştir."
"Hiçbir zaman eşitlikten yana olmadım Bedirhan." dedi Yarkın Bey. "Bazı insanlar yönetmek için doğar, bazılarıysa yönetilmek için doğar. Bazı insanlar efendidir, bazıları sadece birer köle. Bazı kimseler değerlidir, bazı kimselerse hiç kimsedir; ikisi arasında bir seçim yapman, kimi feda edeceğine karar vermen çok zor olmaz zira bazıları zaten feda edilmek için doğmuştur."
"Bunun bir açıklama mahiyetinde olduğundan emin değilim."
"Bekle, göreceksin." dedi. "Sen, Bedirhan, sen kesinlikle yönetilmek için doğmadın. Ama yönetilenlerden olmayı seçtin. Bense sana potansiyelini ortaya çıkarabileceğin bir teklifle geldim; seni özgür bırakabileceğimi, ödediğin bedeli hafifletebileceğimi söyledim; istediğini yapabilecektin Bedirhan, kendi hanedanımızı kuracak ve hükmedecektik."
Bu söylediğine gülmeden edemedim. "Bence zaten yeterince kişiye hükmediyorsunuz." diye karşıladım.
"Anlamıyorsun, beni anlamıyorsun." dedi. "Tanıştığımız ilk günü hatırlıyor musun? Sana bir amacım olup olmadığını bilmediğimi söylemiştim. O güne kadar, onca paraya ve lükse rağmen varoluş sancılarının içinde kıvranıp duruyordum, özgür olmak istiyor, olamıyordum. Sen bana bir amaç vermedin, bana bir amaç sağladın, ne istediğimi bulmama yardım ettin. O günden sonra her anımda sadece sen vardın. Machiavelli işin neresinde diye soracak olursan, 'Amaca giden her yol mübahtır.' aforizmasını illa ki duymuşsundur. Benim yıllardır aradığım amacım sensin Bedirhan ve ben o amaca ulaşmak için her şeyi yaparım."
"Söylediğim gibi Yarkın Bey, bu baştan aşağı saçmalık. Teklifinizi reddettim ve sonuç ne oldu? Buradayım, bir kamarada hapis tutuluyorum. Özgürlük bunun neresinde? Amacınıza ihanet ediyorsunuz, özgür bırakmak istediğiniz kişiyi ellerinizle kafese tıkıyorsunuz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cruise bxb
Ficción GeneralPatronumun bana takıntılı olduğunu nereden bilebilirdim ki?