Birkaç gündür yataktan çıkmıyordum.
Yarkın Bey birkaç kez beni görmeye gelmişti ama tek kelime etmemişti.
O günden beri tuhaf bir ruh hâli içerisindeydim ve sorunun bana bir erkeğin dokunmuş olması mı olduğunu gerçekten bilmiyordum. Evet, Yarkın Bey bana dokunmuştu ama onu durdurabilecekken dahi bir şey söylememeyi tercih etmiştim. Ona elbette kızgındım lakin kendime daha fazla kızgındım; neden böyle bir şeye müsaade ettiğime, niçin durmasını söylemediğime bir türlü anlam veremiyordum.
Bir erkeğin, patronum olan bir erkeğin, beni doyuma ulaştırmış olması eşcinsel olduğum yahut erkeklerle ilgilendiğim anlamına gelmezdi fakat yine de rahatsız hissettiriyordu.
Homofobik değildim, hayatımı uzaktan yakından alakalandırmayan kimselere nefret besleyecek kadar aciz olmadığımı düşünüyordum.
Nefret sizi zinde tutardı, bedeninizin cayır cayır kavrulduğu o günlerin ardındansa size tükenmiş hissettirirdi; evet, nefret güç verirdi, nefret ayakta tutardı, hatta kimi zaman nefret yaşatırdı ama nefret sizi daima bitap düşürürdü ve insanlar bunu bile bile yine de nefreti alışkanlık hâline getirmişlerdi.
Birer mizantrop değillerdi belki lakin nefretleri tüm beşeriyeti öldürmeye yeterdi.
****
Aradan bir müddet süre geçtikten sonra kamaranın kapısının açıldığını duydum ama başımı çevirip bakmadım bile.
Kapı kapandı; adım adım yaklaştı, yatağıma oturup sessizce beklemeye başladı.
Yatağın içinde huzursuzca kıpırdandığımda, "Neyin var?" diye sorduğunu duydum Yarkın Bey'in.
Cevap vermedim, vermek istemedim.
Bacaklarımı karnıma doğru çektim bir çocuk misali.
"Bedirhan..." dedi. Sabrı tükeniyor gibiydi. "Neyin var, gerçekten?"
"Kafa mı buluyorsunuz benimle?" diye sordum sinirle.
Bu adamın neden keçileri kaçırmış gibi davrandığını bilmiyordum; belki de gerçekten Nietzsche gibi düşüne düşüne kafayı sıyırmıştı da acilen Bakırköy'e yatırılması gerekiyordu. Korkarım ki bu ihtimal fazlasıyla ürkünçtü; saplantılı bir manyağın beni kaçırmış olması, bir delinin beni kaçırmış olmasından katbekat daha az endişe vericiydi.
"İyi olup olmadığını bilmek istiyorum."
"Def olun, gidin." dedim boğuk bir sesle.
"Sana söylediğimi sanıyordum." dedi. "Dediğimin yapılmamasından nefret ediyorum. O yüzden daha fazla uzatıp işin cılkını çıkarma da neyin olduğunu söyle bana."
Yorganın altından biraz sıyrıldım ve sırtımı yatağın deri başlığına verdim. "Söylersem ne olacak ki?"
"Çözüm bulmaya çalışacağım."
"Çözüm bulmaya mı çalışacaksınız?"
"Evet."
Sadece güldüm. "Yok, yok. Cidden sıyırmışsınız siz." dedim.
"Bedirhan, saçmalamayı ve çocuk gibi davranmayı kes."
"Bana dokundunuz." dedim. "Biliyorum, sizi durdurabilirdim. Ama yapmadım ve ne kadar pişman olduğumu tahmin bile edemezsiniz."
"Abartıyorsun." diye karşıladı. "Zevk almak istedin ve aldın işte. Bu kadar umursamana gerek yok gerçekten."
"Bir daha bana dokunmanızı istemiyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cruise bxb
General FictionPatronumun bana takıntılı olduğunu nereden bilebilirdim ki?