Yarkın ile bar tezgâhında yan yana oturmuş, içkilerimizi yudumluyorduk.
Yarkın'ın ağzını bıçak açmıyordu ve bu beni sebepsizce rahatsız ediyordu. Abim mal gibi oturduğumuzu söyleyip yanımızdan karıyla kızla dans etmek için ayrıldığından beri Yarkın bir sessizdi. Nedenini sormak istemiştim ama kendime bunu yapmayı yakıştıramadığımdan susmayı seçmiştim.
Bu adamın benim yanımdayken susması hayra alamet değildi.
En sonunda dayanamayıp tam bir şeyler söylemek için ağzımı aralamıştım ki Yarkın ansızın bana döndü ve "Sıkıcı, ha?" dedi gülümseyerek.
"Bir başımayken burası böyle değildi halbuki."
"Rahatından ettim seni sanırım, üzgünüm." dediğinde söylediğime pişman etmişti beni. Bu adamın bugünlerde bu kadar kibar olması pek normal değildi. Özellikle de sırf onu reddettiğim için beni kaçırıp bir gemiye hapseden bir adamdan bahsediyorduk. Sanırım uyuşturucu etkisinde değilken bambaşka bir insan oluyordu.
"Boş verin." dedim. "Şey, Yarkın Bey, size bir soru sormak istiyorum: Uyuşturucuyu bıraktıktan sonra hiç krize girdiniz mi?"
"Pek sık olduğunu söyleyemem ama evet, girdim. Geceleri pek uyuyamıyordum ve sabaha doğruysa krizler geçiriyordum."
"Peki, şu an durumunuz nasıl? Hâlâ krizler devam ediyor mu?"
"Nadiren."
"Anladım." deyip önüme döndüm ve içkimden bir yudum aldım. Göz ucuyla Yarkın'a baktığımda hâlâ beni izlediğini gördüm.
"Çok sıkıldıysan dışarı çıkabiliriz." dedi. "Tolga'ya arabayı getirtebilirim. Sonra da deniz kenarına gidebiliriz. Tabii, istersen."
"Abim burada."
"Bedirhan," dedi Yarkın Bey tuhaf bir tonlamayla.
"Evet, Yarkın Bey?"
"Abinin kazık kadar adam olduğunu biliyorsun, değil mi? Kabalık etmek istemem ama." dediğinde gülmeden edemedim.
"O zaman haber vereyim bari."
****
Yarkın Bey ile önce bir tekele uğrayıp bir şişe viski, iki bardak ve atıştırmalık bir şeyler almıştık ve daha sonra deniz kenarına doğru yola çıkmıştık. Oraya vardığımızdaysa arabayı park edip denize karşı olan banklardan birine yerleşmiştik.
"Bugün sarhoş olacak mısınız?" diye sordum Yarkın Bey bana bir bardak içki koyarken.
"Hayır." dedi. "Spora yeniden başlamayı düşünüyorum, alkole ara veriyorum bugünden sonra anlayacağın. Bir bardaktan çok içmem." Evet, bu adam gerçekten düzeliyordu. Ona bir iyileşme vaat etmemiştim ama o, beni yanıltıyordu.
Uzattığı bardağı alırken, "Güzel." dedim. "Ben olacağım."
"Muhtemelen duymuşsundur ama sana bir öykü anlatmak istiyorum." dediğinde bakışlarım istemsizce ona çevrildi. "Bundan yüzyıllar önce Atina topraklarında Alkibiades adında genç ve yakışıklı bir adam yaşarmış. Symposion'da Platon'a aşkını itiraf etmiş ve kendini, bedenini ona sunmuş lakin Platon onu reddetmiş. Sadece yanında uzanmasına müsaade buyurmuş. O günden sonraysa aşkına karşılık bulamayan insanlara 'Platonik' denmeye başlanmış."
"Burada Platon rolünü ben mi oynuyorum?"
"Hayır, aslında şunu merak ediyorum: Sence Platon Alkibiades'e neden karşılık vermemiştir? Bir tahminde bulunabilir misin?" dediğinde bir süre düşündüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cruise bxb
General FictionPatronumun bana takıntılı olduğunu nereden bilebilirdim ki?