trois | toute la journée

404 52 79
                                    

Felix erkenden evimin kapısında yerini aldığı için güne onunla başlamak zorunda kalmıştım. Kararlaştırdığımız bir saat yokmuş gibi erkenden uyanıp gelmişti, üstelik o kadar alkol almasına rağmen bu kadar enerjik olması da oldukça tuhaftı.

"Biraz acele eder misin?"

Salonda beni bekliyordu ama oturmasını söylememe rağmen etrafta adımlayan ayak seslerini duyabiliyordum. Gerçekten sabırsız biriydi, eve geleli beş dakika bile geçmemişti ki hemen hazırlanıp onu stüdyoya götürmemi istemişti benden. Odaya girdiğimden beri de acele etmemi söyleyip duruyordu.

Bu kadar fazla vakit geçirecek olmamız iyi miydi yoksa kötü mü karar vermekte zorlanıyordum. Onu görmekten bile nefret ettiğimi düşünürsek, kötüydü. Şimdiden uzun süre vakit geçirirsek kısa zamanda amacıma ulaşabilirdim bu ise iyiydi.

Jisung'un dediği gibi davranacaktım, 'benim de bir arkadaşa ihtiyacım var ve o kişi sen ol istiyorum. Seninle vakit geçirmeyi seviyorum, arkadaşlığın beni şehrin boğuculuğundan kurtarıyor'. Bunları düşündürtmek çok da zor olmazdı sanırım, Felix gayet bana yardımcı olacak gibi gözüküyordu nasıl olsa.

Aynadan üzerimi kontrol ettikten sonra hazır olduğuma karar verip salona, onun yanına, gitmiştim. "Gidelim mi?"

Elindeki defterden kafasını kaldırmadan konuştuğunda göz devirmeden edememiştim.

"Bunlar senin, değil mi? Çok iyiler."

Çizim defterimi karıştırıyordu. Evimi karıştırabileceği kadar rahatlamıştık öyleyse. Güzel.

"Teşekkürler."

Defteri kapattıktan sonra gülümseyerek bana döndü ve birkaç adımda yanıma geldi. "Bunu da alalım, yeterince bakamadım." Bu kadar içli dışlı olmak beni rahatsız ediyor olsa da ayak uydurmak zorunda olduğumdan kafamı sallayarak onaylamıştım onu. "Sen çık ben de geliyorum arkandan."

Bir şey demeden evden çıktığında yan tarafımda duran dolaptan küçük poşeti alarak ben de onun arkasından çıkmıştım. Çoktan bahçe kapısına ulaşmış elindeki defteri incelemeye devam ediyordu.

Motorumun yanına ilerlediğimde gördüğüm manzarayla gülümsemiştim, kedi her zamanki gibi burada uyuyordu. Poşetteki mamaları yerdeki mama kabına boşaltırken fısıldamaya başlamıştım bile.

"Yine motorumda yatıyorsun, senin yerini bozmak istemediğimden kullanmıyorum onu, bunu biliyorsun değil mi?" 

Beni cevaplarcasına miyavladığında işimi bitirmiş, bakışlarımı ona çevirmiştim. Bu evde oturmaya başladığımdan beri bu kedi buradaydı, kısacası aylardır bana arkadaşlık ediyordu. Hep benim bahçemdeydi, zaman zaman eve de alıyordum onu.

Parmak uçlarımla küçük kafasını okşarken mırıldamaya başlamasıyla gülmeden edememiştim. Bana fazlasıyla iyi geliyordu onunla ilgilenmek.

"Adı ne?"

Felix'in sesiyle arkamı döndüğümde duvara yaslanmış, gülümseyerek bize baktığını görmüştüm. Birkaç dakika orada bekleyememiş ve yanımda bitmişti hemen.

"Bir adı yok."

"Nasıl yok, koymadın mı?"

Şaşkınca bana baktığında gülümseyerek omuz silkmiştim. "Hayır, hep burada o yüzden çağırmama gerek kalmıyor."

Anlamsızca kaşlarını çattığında elimi öne doğru uzatarak gitmemiz gerektiğini belirtmiştim. Hiç oralı değilmiş gibi omzumun üzerinden arkama bakıyordu. "Motorla gitmek istiyorum."

Şimdi de isteklerine başlamıştı.

"Stüdyo zaten yakın, yürüyerek de gidebiliriz gerek yok."

Yanımdan geçip motora yaklaştı ve incelemeye başladı. Sanki söylediklerimi umursamıyormuş gibi davranıyordu. "Daha önce hiç motora binmedim, çok merak ediyorum. Motorla gidelim, lütfen."

you can run, hyunlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin