Gece gözümü kapatırken ne düşündüysem gözümü açtığımda da aklıma gelen ilk şey o olmuştu. Nasıl böyle bir şey yaptım, neden kendimi durduramadım diye düşünmekten başıma ağrılar girmişti ve zor uykuya dalmıştım. Uyuduğum uykunun da bir faydası olmamıştı, hala günlerdir uyumuyor gibi hissediyordum.
Gözlerimi her kapattığımda dudaklarını tekrar dudaklarımda hissediyor gibiydim. Hala nefesi boynuma çarpıyordu, hala elleri boynumdaydı.
Düşüncelerim dağılacakmışçasına kafamı iki yana salladıktan sonra bacaklarımı sarkıtmıştım yataktan. O uyanmadan kendime gelmem, kendimi hazırlamam gerekiyordu. Dün o andan sonra her ne kadar bir şekilde idare etmiş olsak da şimdi işlerin daha karışık bir hal alacağına emindim.
Birbirimizden nefeslenmek için ayrıldığımızda birkaç dakika sonra tekrar dudaklarını kapatmıştı dudaklarımın üzerine. Yine geri çekilmemiştim, üstelik öncekinden daha da sert karşılık vermiştim. Bunlar aklıma geldikçe kendime türlü türlü şeyler yapmak istiyordum. Nefret ettiğim, midemi bulandırdığını söylediğim çocukla nefessiz kalana dek öpüşmüştüm. Bu kendimden nefret etmem için de bir sebepti aynı zamanda.
Aramızda böyle bir olay yaşandıktan sonra Felix'in daha da yakınlaşacağına emindim. Artık arkadaştan daha fazla anlam taşıyan adımlarla gelecekti bana ve onu geri çevirdiğim an geldiğim bunca yolu kendi ellerimle kapatmış olacaktım.
Arkadaş olmakta bu kadar zorlanırken şimdi aramızda romantik bir şeyler varmış gibi davranmaya nasıl katlanacaktım? Her şeyi batırmış gibi hissediyordum bu durumda. İşlerin kolaylaştığını söylerken kendi başıma daha da zorlaştırmıştım aslında.
Bunaldığımı belirten soluklar verirken vakit kaybetmeden üzerimi değiştirmiştim. Aşağı inmek için kapıyı açtığım sırada Felix'i karşımda görmem tüm planlarımı bozmaya yetmişti.
"Günaydın."
Neşeyle, gözlerini kaçırarak konuştuğunda gülümsemeye çalışarak karşılık vermiştim ona. Dün yaşadığımız durumdan hiç rahatsız değildi anlaşılan.
"Biraz erken uyanmışsın, çekim için çıkmamıza daha var."
Yanından geçip aşağı inerken bir yandan da ona cevap veriyordum. "Pek uyku tutmadı, buranın havası bir farklı, daha sıcak ve güneşli olunca uykuyla vakit kaybetmek istemedim."
Resmen konuşmak için konuşuyor, saçmalıyordum. Şu an nasıl davranmam gerektiğini tam olarak kestiremediğimden saçmalamaya başlamıştım. Beni takip ettiğini arkamdan gelen adım seslerinden anladığım için hiç arkama dönmemiş ya da durmamıştım. Mümkün olduğunca göz temasından kaçmak istiyordum.
"Öyleyse kısa bir kahvaltı edebiliriz. Dışarıda mı etmek istersin, evde mi?"
Of, Felix lütfen uzaklaş biraz. Düşünmeme, kafamı toplamama az da olsa izin ver. Doğru düşünemiyorum...
"Biraz yorgun hissediyorum, başımda anlayamadığım bir ağrı var. Evde kalsak olur mu?"
Salondaki koltuğa kendimi bıraktığımda yanıma gelip oturmuştu o da. İsteğim biraz keyfini kaçırmış gibiydi ama olumsuz bir cevap vermemişti.
"Tamam, zaten çekimden sonra da dışarıda kalmamız gerekecek. Sana ne yaptıracağımı düşünürken zor uykuya daldım."
Sırıtarak konuştuğunda aklıma dün gece yaptığımız kurabiyeler gelmişti. Söylediği gibi kurabiye normalden daha lezzetliydi ve içinde başka bir şey olmaması neredeyse imkansızdı. Aynı zamanda içine başka bir şey koymuş olma ihtimali de yoktu çünkü her bir adımı birlikte yapmıştık, poşette ya da başka bir yerde başka bir malzeme olmadığına da emindim zaten.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
you can run, hyunlix
Fanfiction"Sana her şeyin toz pembe olmadığını söylemiştim, Hyunjin." tw | int!har, bağımlılık, rahatsız edici içerikler, smut bulunuyor. hyunlix, minsung cover art: gadoodlez_