huit | cookies et baisers

346 39 222
                                    

"Of, çok yoruldum ya."

Gözlerimi büyüterek ona baktığımda elindeki çantayı sırtına almış çoktan eve doğru yürümeye başlamıştı.

"Yoruldun mu? Saatlerdir uyuyorsun Felix."

Yol boyunca yaptığı tek şey omzumda uyuklamaktı ama şimdi gelmiş yorulduğunu söylüyordu. Hiçbir şey yapmadan nasıl yorulabilirdi ki? Elindeki çanta bile en hafif çantaydı, benim çantamdı.

"Yolculuk yorucuydu ama. Sürekli hareket edip, omzunu çekip durdun. Bir türlü uykuya dalamadım."

Yalan söylüyordu, gayet de güzel uyumuştu. Ona seslendiğim zamanlarda kıpırdamıyordu bile. İniş yaptığımızda da zor uyanmıştı, neredeyse vücudunu sarsmak zorunda bırakmıştı beni.

"Senden fırsat bulabildikçe kitabımı okumaya çalışıyordum. Seni hiç rahatsız etmedim, mışıl mışıl uyuyordun, yalan söylüyorsun."

Omuz silkerek elindeki anahtarla kapıyı açtı ve beni beklemeden içeri girdi. Elindeki çantayı kapının hemen kenarına bırakmıştı. Hızlı adımlarla içeri ilerleyip kendisini koltuğa attığında göz devirerek elimdekileri içeri sürükleyip kapıyı da arkamdan kapatmıştım. Çok rahat davranıyordu.

Büyükannesinin evinde geçirdiğimiz o günden sonra bana biraz daha yakın olduğunun farkındaydım. Sanki arkadaşlıktan bir adım ileride gibiydik ve bunun beni rahatsız ettiği ortadaydı. Onunla arkadaşlık etmek beni bu kadar zorluyorken şimdi de farklı bir seviyeye geçmiştik. Her ne kadar alışmak için çabalasam da o kadar hızlı gidiyordu ki ne ona yetişebiliyor ne de alışmak için kendime süre tanıyabiliyordum.

Kafasını yasladığı koltuktan kaldırarak bana bakıp kıkırdadı. "Konuşmuyordun benimle, kitabına bu kadar odaklanmasaydın ben de seni böyle rahatsız etmezdim."

Söylediklerini cevapsız bırakarak ona ait olan şeyleri merdivenin başına bıraktıktan sonra kendi eşyalarımı alıp yukarı çıktım. Felix yorgunluk bahanesiyle orada dinleniyorken biraz uzak kalabilirdik ve ben de rahatlayabilirdim böylece.

O geceden sonra birkaç gün görüşememiştik ama şimdi çekim için şehir dışında olduğumuz ve burada biraz kalacağımız için o açığı kapatacağımız belliydi. Düşününce ne zaman çok fazla zaman geçirsek sonrasında biraz mesafe giriyordu aramıza. Tekrar görüştüğümüz zaman yine çok fazla zaman geçiriyorduk ve bu bir döngü haline gelmişti.

"Hyunjin!"

Aşağıdan bana seslendiğinde merdivenin başına gidip oradan konuşmuştum. "Ne oldu?"

"Dışarı çıkıp geleceğim, istediğin bir şey var mı? İşim çok uzun sürmez."

Evet, biraz dışarıda vakit geçir ki ben de kafamı toparlayabileyim.

"Hayır, bir şey istemiyorum. Dikkatli ol."

Tekrardan odama geri dönüp kendimi yatağa bırakmıştım. Kapanan kapının sesini duyduğumda da derin bir nefes almıştım. Biraz dinlenmek istiyordum sadece.

Telefonuma gelen mesajla yatakta yan dönerek mesajı okudum.

"Sendeyiz, durumlar nasıl?"

Evlerimiz yakın olduğu için sorun olmayacağından Minho'ya ben yokken eve gidip kediyi kontrol etmesini söylemiştim. Şimdi de içimin rahat etmesi için aynı zamanda da beni kontrol etmek için mesaj atıyordu.

Felix evde olmadığından rahatça konuşabileceğimi bildiğimden görüntülü aramıştım onu.

Önce kendisini gösterip tuhaf suratlar yaptıktan sonra telefonu çevirip Jisung'u ve salonu gösterdi. Jisung yerde, sırtını koltuğa yaslamış playstation oynuyordu. Kedi de ayak ucuna kıvrılıp yatmıştı ve her zamanki gibi uyuyordu.

you can run, hyunlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin