dix | mémoire

296 36 44
                                    

"Hyunjin, bu normal bir iş değil. Kimsenin senden haberi olmayacak, kimseye güvenemem. Beni anlamak zorundasın. Hepimizin iyiliği için buna uyum sağlamak zorundayız."

Neden babasının işi için onun oğlu değilmiş gibi davranmak zorundaydı ki? Neden var olmamış gibi hareket etmek, ailesinden uzakta okumak zorundaydı? Ne tür bir iş Hyunjin'in bu kadar uzaklaşmasına sebep olabilirdi? Babası hiçbir şeyi ona detaylıca anlatmıyor ama güvensizliğinden bahsedip duruyordu. Sadece 17 yaşında olduğu için eli kolu bağlıydı, onlara olan sevgisi ve koruma isteğiyle her türlü şeyi istemese de kabul edeceğini biliyordu.

"Yüzünü asma lütfen. Zaten hedeflerin için başka ülkelere ya da şehirlere gitmeye çoktan karar vermiştin, sanat okuluna kabul edildiğine göre önünde bir engel kalmadı. Sorun ne?"

"Gitmeyi hala çok istiyorum ama bu şekilde anlaşmamıştık baba. Boş zamanım olduğu sürece sizi görmek için gelebileceğimi konuşmuştuk. Şimdi neden bu şekilde davranmak zorunda olduğumuzu anlayamıyorum. Neden bir oğlun yokmuş gibi davranmak zorundasın, bunun işinle hiçbir alakası yok!"

İstemsizce yüksek çıkan sesiyle kendini kötü hissetmişti. Babasına karşı gelmeyi sevmediği gibi sesini yükseltmeyi de hiç sevmezdi. Ona en ufak bir saygısızlık yaptığını düşündüğünde bile rahatsız hissederdi kendisini.

"Düşündüğün kadar basit değil, lütfen işleri daha da zorlaştırma. Seni kendimden bu kadar uzak tutmak ne kadar zor biliyor musun? Annenin ne kadar üzüldüğünü tahmin bile edemezsin. Hepimiz için en iyisi böyle olacak. Sizi düşünmeden bir an bile geçiremiyorum, bana daha fazla bunu yaşatma Hyunjin. Dinle beni..."

Hyunjin, babasının güçsüz çıkan sesi karşısında sessiz kalmayı tercih etmişti. Ailesiyle bu tür konuşmalara alışık değildi. Onları üzmek isteyeceği en son şeydi, sırf bu yüzden yıllarca yaşadığı hiçbir şeyden bahsetmemişti ne de olsa.

Babası sürekli ülke değiştirip annesiyle onu yalnız bırakmak istemediğinden Hyunjin daha küçükken taşınmaya karar vermişlerdi. Birden fazla modellik ajansıyla iletişimde olduğundan sık sık farklı yerlere gitmek zorunda kalıyordu ve Kore, işleri için fazlasıyla uzak kalıyordu. İşlerin döndüğü yer burası değildi, burada kalmak yalnızca kendisine ve ailesine zorluk çıkartıyordu, en iyi yolu buradan taşınmakta bulmuşlardı.

Taşınmaları ailesine ne kadar fayda sağlasa da Hyunjin için durum aynı şekilde gelişmemişti. O zamanlar fazlasıyla zayıf ve çelimsiz bir çocuktu, kimseyi tanımıyordu ve dilini anlamakta zorlandığı bir okulda okumak zorundaydı. Başlarda bunu hiç sorun etmemişti Hyunjin, zamanla arkadaş bulacağına ve dilini iyice geliştireceğine inanıyordu. Başka bir ülkeden olduğu, vücudu onlara kıyasla çelimsiz kaldığı için etrafındakilerin ona farklı bir muamele yapacağı aklının ucundan geçmemişti. Bunlar için oldukça iyimser bir çocuktu.

Zamanla azalacağına inandığı o hakaretler gün geçtikçe daha da fazlalaşmıştı. Artık basit bir zorbalıktan ileriye gitmişti durum, birkaç kez fiziksel olarak da zarar görmüştü onlardan. Mesela sınıfındaki çocuklar bahçeye top oynamak için çıkacağında onu da çağırırlardı ama topla oynamasından çok onun karnına attıkları topla yere düşüp iki büklüm oluşunu görüp gülmek istedikleri içindi.

Konuşmayı çok seven o çocuk artık ne söylese alacağı cevapları bildiğinden sessiz kalmaya başlamıştı. Onaylarcasına salladığı başıyla yanıt veriyordu herkese, daha fazlasını yapmak onu korkutuyordu çünkü.

Ailesi burada mutluydu, babası neredeyse eve her geldiğinde buraya taşınmalarının her şeyi çözdüğü hakkında sevinçle konuşuyordu. Sırf bu yüzden yaşadıklarını anlatacak gücü kendinde bulamamış ve bunun yerine içine kapanmayı tercih etmişti. İçten içe kendini suçlamaya başladığından bunları dile getirebilecek cesareti de gösteremiyordu zaten.

you can run, hyunlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin