Hayatım Lana Del Rey şarkılarındaki hiç sevilmemiş ve sevmeyi kimsenin denemediği o kadına can vererek geçmişti.
En azından 19 senedir bu böyleydi.
Aynadaki görüntüme bakarken bilinçsizce ne kadar aciz olduğumu sayıklayıp duruyordum. Mantığım her ne kadar güçlü bir kadın olduğumu bağırsa da boğazımdaki ve yanağımdaki parmak izlerinden yükselen ses bunun tam tersini söylüyordu.
Elimi kaldırıp ince uzun parmaklarımı yanağımdaki izlerde gezdirdim.
Kendime son vermek istiyordum çünkü böyle yaşamak gurur kırıcıydı.
Yaklaşık on dakika önce babama karşı çıktığım için dövülmüştüm.
Yanağımdaki ellerim bir anda gözlerime çıktı ve benden bağımsız olarak gözyaşlarımı sildi. Böyle yaşamak zorunda değildim, bu babamdan gördüğüm ilk fiziksel şiddet değildi ve kendimi bırakamazdım.
Dalgalı saçlarımı bileğimdeki tokayla sıkıca bağladım ve yüzümü yıkamak için odamdaki banyoya geçtim. Aynaya bakmamaya özen göstererek hızla yüzümü yıkayıp yere çöktüm.
Deli gibi sigara istiyordum ama paketin içindeki son dalı yaklaşık 2 dakika önce içmiştim ve şu an evden çıkıp sigara almaya gitmek işkence gibi geliyordu.
Hayatımda hiçbir zaman anne figürü olmamıştı, koca bir uyuşturucu bağımlısıydı ve ben 6 yaşındayken bağımlılığı onu yok etmişti.
Babam, annemin ölümünden sonra bana kötü davranmamıştı. Aksine bana sıkı sıkı tutunmuştu. 1 sene sonra hayatına başka bir kadını almıştı ve tüm odağını o kadına yöneltmiş, beni tamamen yok saymıştı. Oldukça kısa bir süre sonra kadın tarafından aldatılmış ve her şeyin sebebi benmişim gibi benden nefret etmeye başlamıştı.
Henüz o yaşlarımdayken en ufak hatamda fiziksel şiddet görmüş, günah keçisi ilan edilmiştim. Az önce sırf çok fazla içtiğini söylediğim için dayak yemiş olmam bunun basit örneklerinden biriydi.
Tüm bunları düşünmek omuzlarımdaki o görünmez yükün daha çok ağırlaşmasına sebep olurken ciğerlerim duman dilenecek kıvama gelmişti. Bedenimi soğuk banyo zemininden zorla ayırıp odamdan çıkmadan önce üstüme sigaraya yetecek kadar para aldım.
Berbat göründüğümün farkındaydım ama bunu düzeltmek için çabalamayacaktım. Dış kapıyı açıp bir saat önce çıkardığım spor ayakkabılarımı giydim ve merdivenleri birer birer inenmeye başladım.
Zihnimi yormamak için oldukça az şey düşünmeye çalışıyordum ve bu bile yoruyordu, harika.
Apartmandan çıkıp sakin sakin yürürken önümdeki bakkalı es geçip biraz daha yürümek adına iki alt sokaktaki tekele gitmeye karar verdim.
Yolda beni gören insanların dönüp bir daha bakmasını sağlayan şeyin gözlerimdeki o ifade mi yoksa tenimdeki kapatmaya uğraşmadığım o parmak izleri mi olduğunu kestiremiyordum.
Pek fazla umursadığım da söylenemezdi.
Nihayet tekele varıp içeri geçtim, içerde birkaç kişi vardı ve kasanın arkasındaki adamla gürültülü bir sohbetin içindeydiler. Sırada elleri dolu 2 adam vardı ve ben sıranın sonundaydım, tekel çok büyük bir yer olmadığı için 4 kişilik sıranın sonu demek bedenimin neredeyse dışarıda olması demekti.
"En öndeki o adamlar neyi bekliyorlar?"
Arkamdan duyduğum ses bir an için irkilmeme sebep oldu. Sesin sahibini görebilmek içim yavaşça arkamı döndüm.
Yanılmıyorsam 35-40 yaşlarında bir adamdı ama yaşıtlarına göre epey dikkat çekiciydi. Esmere yakın teni, giydiği tişörtün açık bıraktığı yerlerdeki dövmeleri, boynuna taktığı kat kat zincirleri, parmağındaki onlarca yüzükleri, hafif uzun ve dağınık kahverengi saçları ve kemikli yüzünü dikkate alırsak asla 35-40 gibi değildi.
Adamı süzmeyi bir an önce kesip "Sohbet ediyorlar sanırım, bir fikrim yok." dedim.
Gözleri birkaç saniye boyunca önce yanağımdaki izlerde sonra giydiğim crobun açık bıraktığı boynumda oyalandı. Kaşlarını çatmış, hemen sonra tekrar gözlerime bakmıştı.
Ne kadar ilgileniyordu bilmiyordum ama onu alakadar eden tek bir durum bile yoktu.
Gözlerimi gözlerinden asla ayırmadan baktım, o da aynı şeyi yapıyordu. Bakışmamız anlamsızca uzarken adını bilmediğim adam gözlerini gözlerimden ayırmadan "Sohbet etmek için yanlış yer, bir paket sigara almak için sizin sikinizin keyfini beklemez kimse." diye bağırdı içeri doğru.
İçerdeki gülüşmeler anında kesilirken 2-3 adım sesinden sonra yanımıza birkaç adam gelmişti. Hâlâ göz temasını kesmemiştik.
Aralarındam iri yarı olan bir adam karşımdaki adama "Bize mi dedin birader?" diye sordu kaba bir şekilde, karşımdaki adam onayladığı an üstüne çullanacak gibiydi.
"Evet," dedi hâlâ göz temasımızı kesmeyerek "size dedim."
Dışardan gören herkes benimle konuştuğunu düşünebilirdi ama öyle bir durum yoktu.
Başka biri "İster sabaha kadar konuşuruz ister konuşmayız, sana ne lan?" diye sesini yükseltince karşımdaki gözlerin yavaşça kısıldığına şahit oldum.
"Burayı. Başınıza. Yıkarım."
Tehditkâr ses tonu ve her kelimeyi bastıra bastıra söylemesi herkesi etkilemiş olacak ki tekel sahibi olaya el atıp çevremizdekileri uzaklaştırdı.
Artık bu anlamsız bakışmaya bir son vermek için önüme döndüm ve neredeyse boşalmış olan tekele girdim. Önümdeki iki kişinin işini bir an önce halletmesini istiyordum çünkü sırtımda hissettiğim bakışlar tüylerimi diken diken etmeye başlamıştı.
Sonunda sıra bana gelince hemen bir paket sigara aldım ve tekelden çıkarken asla o adama bakmadım. Adımlarımı hızlandırıp tekelin yakınındaki terk edilmiş depoya girdim, sigara içip kafa dinlemek için harika bir yerdi.
Tek odalı depodaki tek koltuğa oturunca toz havalanmıştı ama bunu pek umursamadım ve yeni pakedimden bir dal çekip dudaklarımın arasına yerleştirdim. Çakmağımı çıkarıp sigaramı yaktım ve nihayet ciğerlerime istediği şeyi verdim.
Sakin sakin sigaramı içerken dışarıdan duyduğum adım sesleriyle kaşlarım çatıldı, bu depoya nerdeyse ben hariç kimse uğramazdı çünkü dış görünüşü tam bir fiyaskoydu.
Adım sesleri giderek yaklaşınca yerimden kalktım ve etrafta olası bir durumda kendimi korumak için bir şeylerin olup olmadığına baktım.
Depodan içeri giren beden az önce tekeldeki o adamdı.
Kendi kendime neden burada olduğunu sorgularken "Çakmak," dedi. "çakmağımı unutmuşum."
kafa dağitmak icin yaziyorum.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
