thirteen

5.6K 229 52
                                    

"Küçük kızların kaderleri babalarının elinde olurdu.

Babalar kızlarına hayat bırakırlardı. İyi ya da kötü olması tartışılırdı ama kızların kaderleriyle kirletilmiş sayfalara damlatılan mürekkebin sahibi babalardı.

Babam için eksiktim, bana bırakacağı hayatı bile hak etmiyordum onun gözünde.

Beni yönetmek istemişti. Kendi doğrularına inandırmaya çalışmış, onun istediği kişi olmam için her yola başvurmuştu.

Küçük bir kız çocuğuyken onun sözünden asla çıkmadığım zamanları hatırlıyordum, dediklerini yaptığım takdirde sadece gülümsemesi bile benim için ödüldü. Kendimi sınıfımdaki kızların muhabbetlerine dahil etmeye çalıştığım zamanları hatırlıyordum, hepsi babalarıyla neler yaptığından bahsederdi. Benim elimde ise sadece kitabını okuduğu için koştura koştura babasının yanına gidip ''Zaten olması gereken buydu, bir de aferin mi bekliyorsun?'' gibi bir cevap alan Derin vardı. Oturup onları dinler, gece yatağıma girdiğimde babamla böyle olabilmeyi hayal ederdim.

Sonra büyüdüm.

Bana dediği her şeyin tersini yapmaya başladım, onunla düpedüz inatlaşıyordum. Gülümsemesini görüp görmemek benim için çok önemli değildi artık, keyfi bilirdi. Babayla alakalı konuşulduğunda artık dahil olmaya çalışmayı bıraktım, oturup buruk bir tebessümle dinledim. Gece yatağıma girdiğimde artık bir şeyleri hayal etmiyordum.

Büyüdüm ve babamın gerçek yüzünü gördüm, bu üstümüze devrilen zamandan daha çok acıttı.

Babam hayatını sadece takdir edilmeye, övülmeye, saygınlığına adamıştı.

Onun için bir ortamda gördüğü saygı kızının yüzündeki gülümsemeden daha önemliydi.

Babam benim kaderimle kirletilmiş sayfalarıma mürekkep değil, kan damlatmıştı.

Benim kanımı."

Okuduğum satırlar beni ağlatacaktı ve son iki haftadır ağlamak eylemini bir rutin hâline getirdiğim için önümdeki kitaba devam etmedim.

Daha sonra okumak üzere kaldırdığım kitapla uğraşmayı bırakınca bomboş hissetmiştim.

Aslında son iki hafta boyunca bir şeylerle ilgilenirken bile böyle hissediyordum.

Okula nerdeyse gitmiyordum, iki hafta boyunca katıldığım ders sayısı beşi geçmezdi. Hiçbir şey yemiyordum, sigara ve kahve ikilisini öğün sayıyordum. Kitapları bile eski heyecanla okuyamıyordum, sürekli Atlas'ı hatırlatacak bir şeylerle karşılaşıp kitabı daha sonra okumak üzere kaldırıyordum. Bayılarak yaptığım işe artık söverek gidiyordum. Hiç kimseye tahammülüm kalmamıştı, babam tartışmak için bir şeyler söylediği zaman bile ağzımı açmadan yüzüne bakıyordum, biraz söylenip sonunda susuyordu.

Tüm bunlar dışarıya da yansımıştı.

Kilo vermiştim, kaç kilo olduğu hakkında hiçbir fikrim yoktu ama ciddi bir kilo kaybım vardı. Gözaltlarım çöküp morarmıştı ve ben bunu kapatmak için hiçbir şey yapmıyordum. Odama kapanıp dinlediğim Lana şarkıları yüzünden nerdeyse her gece ağlıyordum ve ertesi gün şiş gözlerle dolanıyordum. Vitaminsiz kaldığım için zaten beyaz olan tenim iyice açılmıştı, kitapçıya gelen her müşteriden betiniz benziniz atmış, iyi misiniz tarzı şeyler duyuyordum.

İyi değildim.

Atlas'ın o gün sergilediği davranışların etkisini hâlâ yaşıyordum.

Aptaldım.

Onunla geçirdiğim zamanlarda benim için o hariç hiçbir şeyin önemi yoktu, o hariç hiçbir şeyi düşünmüyordum. İleriyi hiçbir zaman düşünmemiştim, sadece o an yaşadığımız şeylere odaklanmıştım.

Bana o kadar iyi hissettiriyordu ki sadece hislerime odaklanmıştım, onu tanımaya çalışmamıştım.

Öptüğüm adamın soyismini bile bilmiyordum.

Tüm o güzel anlarda bunların hiçbir önemi yoktu, o gün sergilediği davranışlar beni ne kadar paramparça etse de kendime gelmiştim.

Ben babası tarafından eksik büyüyen biriydim, fazla eksik.

Hayatıma alacağım erkek bir yandan bu eksikliği kapatırken bir yandan başka bir çukur açmamalıydı.

Bu saçmaydı.

Onu kovmuştum.

Sadece burdan değil, hayatımdan çıkmasını söylemiştim.

Atlas kovulduğu yere geri dönecek biri değildi.

Bu cümle kitapçı için de geçerliydi, benim için de.

Dönmeyecekti.

Bir daha kimseye bu kadar derin şeyler hissetmeyeceğimin farkındaydım.

Hayatıma çok uzun bir süre için kimseyi dahil etmeyeceğimin farkındaydım.

Bir daha tüm bu şeyleri hissetmeyeceğimin farkındaydım.

Atlas olmadan, kokusu olmadan, kucağı olmadan, elleri olmadan, zekası olmadan, cümleleri olmadan, hissettirdiği şeyler olmadan devam etmek çok zor olacaktı.

İşte en çok bunun farkındaydım.

kisa bir gecis bolumu olarak kabul edebiliriz, hem Matiz'in tamamen neler hissettigini anlamaniza yardimci olan bir bolum oldu

bolum basinda Matiz'in okudugu kitap(?) benim kitabim bu arada...profilimdeki diger kitabimdan -Suc'tan bahsediyorum- bir alinti yapmak istedim, bence cuk oturdu

her neyse

kendinize iyi davranin

salvatore ||daddy issuesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin