six

8.1K 278 39
                                    

oy ve yorumlarinizi bekliyorum, iyi okumalar <3

Özlem bir yılan misali etrafımı sarmıştı.

Atlas'ı o günden sonra görmeyişimin 16. günüydü ve ben onunla büyümüşüm gibi buna katlanamıyordum.

Evet, numarası bende vardı. Evet, ona ulaşabilirdim. Evet, sesini duyabilirdim. Evet, tek kelime bile konuşsak bu özlem bedenimi terk edebilirdi.

Ama bütün bunları yapamazdım

O gün, yaşadığım en güzel gündü. Ona şarkı söylemiştim, hem de kucağındayken.

Bu inanılmazdı.

Söylediğim şarkıya gönderme yaparak benim ağladığımda güzel olduğumu söylemişti.

Öyle güzeldi ki depoda uyuklarken gördüğüm bir rüyadan ibaret olduğunu düşünmüştüm.

Beni biraz daha sakinleştirdikten sonra kahvaltı yapmak için bir yere gitmiştik. Bir şeyleri çiğniyor oluşu bile güzeldi, güzelliği beni öldürecekti. Hiçbir şey olmamış gibi, babamdan gördüğüm şiddeti ona asla anlatmamışım gibi, gidecek hiçbir yerim olmadığını bilmiyormuş gibi benimle sadece sohbet etmişti ve bunun benim için ne kadar önemli olduğunu tahmin bile edemezdi.

Ardından bana yeni bir kilit çıkarmak için uğraşmış ve eve bırakmıştı.

Sonrası yoktu.

Yatağımda uzanmış pretty when you cry dinlerken içerden gelen iğrenç ses Lana'nın güzel sesiyle karıştı. Doğrulup şarkıyı kapattım ve odamdan çıktım.

Yine ne istiyordu?

Odaya girdiğim gibi yüzüme çarpan yoğun sigara ve alkol kokusu yüzümü buruşturmama sebep oldu. Elindeki dolu bira şişesine ve önündeki masaya yığdığı boş bira şişelerine baktım.

Fena sarhoş olmalıydı.

"Sen," dedi yerinde daha çok yayılarak. "iğrenç bir evlatsın. Keşke o kadınla birlikte geberip gitseydin."

"Keşke." diyebildim çünkü istediğim buydu.

"Beni onaylamana bile katlanamıyorum." dedi kelimeleri yuvarlayarak, karşısında iğrenç bir şey varmış gibi davranıyordu.

Gözlerim yanıyordu ama karşısında ağlamayacaktım. Her şeye kafa tutan Matiz, bu adamın tek cümlesiyle ağlayabiliyordu ve bu berbat bir şeydi.

Gözyaşlarım bana ihanet etmeden "Bitti mi?" diye sordum titreyen sesimle.

Anında yerinden kalkmış savsak adımlarla bana yaklaşıyordu, ne yapacağını bilmeme rağmen yerimden kıpırdamadım çünkü istediğini almadığı takdirde bu şehri ayağa kaldırırdı.

İyice yaklaşıp tam önümde durdu, aramızdaki boy farkından dolayı eğilip yüzlerimizi karşı karşıya getirdi. Ela gözlerinin tam içine bakıyordum; kormuyordum, çekinmiyordum.

"İstersem sabaha kadar konuşurum, sana ne lan?"

Bağırmasıyla irkilsem de geri adım atmıyordum.

"Siktir git." diyebildim sadece, ağlamamak için ısırdığım alt dudağım sızlıyordu.

"Benimle. Düzgün. Konuşacaksın." dedi tane tane, her kelimeyi bastırarak.

"Bizi bu pozisyona sokan sensin, sana bunları söylememe sebep olan tek kişi  sensin. Bana bir hayat borçlusun ve senin umrunda olan tek şey seninle nasıl konuştuğum mu?" dedim dayanamayarak.

"Bana bak küçük orospu, fazla ileri gitmeye başladın."

Ellerimi kaldırıp güçsüz kollarımla karşımdaki bedeni ittirdim. Normalde bir milim bile kıpırdamayacağına emindim ama şu an sarhoşluğun getirdiği dengesizlikle birkaç adım gerilemişti. "Bana bir daha küfür edersen seni öldürürüm, duydun mu beni?" diye bağırdım.

salvatore ||daddy issuesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin