fifteen

5.8K 259 197
                                    

Belli bir değerim yokmuş gibi hissediyordum.

Sırf evine taşınmadığım için bambaşka biri olan ve tam karşımda bütün güzelliğiyle oturan adamın tek olumlu sözüyle tüm kırgınlığımı silip atacakmışım gibi hissediyordum ve bu beni oldukça değersiz hissettiriyordu.

"Neymiş Matiz'in sıkıntısı?" dedi Atlas, önümdeki soğuk kahvenin pipetine odaklanmıştım.

Güldüm ama keyiften uzaktı, daha çok histerik bir gülüştü.

"Hiçbir şey." dedim sadece, Atlas'la onun hakkında konuşmak istemiyordum.

"Utanma, Matiz." dedi hocam gülümseyerek. "Aşk utanılacak bir şey değil."

Atlas'ın kaşları havalanmıştı.

Sikeyim.

"Ortada aşk falan yok." dedim, sesim istediğimden daha sert çıkmıştı.

"Sakin ol, ufaklık." dedi Atlas, hiçbir şey yaşanmamış gibi davranması beni sinir ediyordu.

"Muhabbete daha girmemiştik bile Atlas." dedi hocam. "Bildiğim tek şey aralarında yaş farkı olması."

Direkt isim verseydiniz hocam.

"Olaylar giderek ilgi çekici olmaya başladı." dedi Atlas, aynı zamanda kollarını masaya dayayıp eğilmişti.

Oyunsa oyundu.

En âlâsını oynamaya hazırdım.

"Bahsettiğim kişi aptalın teki." dedim gözlerimi Atlas'a dikerek. "Beni bu kadar iyi hissettirirken bir anda her şeyi bok edecek kadar aptal hem de."

İkili şaşkın şaşkın beni dinliyordu.

"Her şey, en azından benim için, harika giderken sunduğu bir teklifi onaylamadığım için içinden bambaşka biri çıktı."

Atlas masaya daha çok eğilmişti, gözleri kısılmıştı ve çenesi gergindi.

Hak etmişti.

"Ona verdiğim değeri gerçekten kimseye vermemiştim ama ne yazık ki insanların istediği takdirde oyunculuk yapabileceklerini çok net anlamış oldum."

Masadaki ellerine değdi gözlerim, sağ elini yumruk hâline getirmiş beni dinliyordu.

"Tam şu ana kadar hiçbir şeyi hak etmeyen tarafın ben olduğunu düşünüyordum ama değişti. Asıl hiçbir şeyi hak etmeyen kişi o."

İçimdeki tüm nefreti arka arkaya kurduğum cümlelerle masaya dökerken bir nebze rahatlamış hissediyordum. Asla böyle konuşmazdım ama Atlas'ı buraya hocam çağırmıştı ve benim de burada olacağımı bilerek gelmişti. Hiçbir şey olmamış gibi bir anda karşıma çıkması ve tekrardan hiçbir sikim yaşanmamış gibi hareket edip konuşması sinirimi bozmuştu.

Masa derin bir sessizlikteyken "Sadece küçük bir kız çocuğu olduğun için karşı tarafı anlamamış olman doğal. Adam teklifini reddettiğin için değil de reddederken kurduğun bir cümle için bu şekilde davranmış olamaz mı? Bu hiç aklına gelmiyor mu?"

Ne?

Aklım hiç karışık değilmiş gibi daha çok karışmıştı ve bundan nefret etmiştim.

Kaşlarımı çattım.

"Diyelim ki ben küçük bir kız çocuğundan ibaretim. Karşımdaki adam yeterince olgun olduğunu iddia ediyorsa tam o an aptal bir çocuk gibi tavır almayı siktir edip neye takıldığını söyleyebilirdi, değil mi?"

Gözlerimiz birbirine kenetlenmişti, ikimiz de haftalardır biriktirdiğimiz şeyleri üstü kapalı bir şekilde kusuyorduk.

"Adam her şeyi açık açık söylemek zorunda mı?" dedi Atlas.

"Aptal bir çocuk gibi davranmasından iyidir." dedim tek saniye beklemeden.

Boğazını temizleyen hocama döndüm. Nerdeyse burada olduğunu unutmuştum.

"Sakin olur musunuz?" dedi hocam. "Atlas tanımadığı adamı savunmayı kendine görev edinmiş gibi." Bana döndü. "Sen de tüm nefretini Atlas'a kusuyorsun."

"Ben olaylara objektif olarak bakıyorum." dedi Atlas.

Gözlerimi devirdim.

"Fazla gerginsiniz." dedi hocam sanki farkında olmadığımız bir bilgiyi vererek. "Kahvelerinizi bitirdiyseniz yemek siparişi verelim, Matiz gözle görülür şekilde kilo vermiş."

"Siz isteyin bir şeyler." dedim ikisine hitaben. "Ben bir şey istemiyorum."

Tek lokma dahi yersem kusacağımı hissediyordum.

"Olmaz öyle." dedi hocam, bir yandan etrafa göz gezdiriyordu. "Ortalıkta garson falan da yok. Benim lavaboya uğramam lazımdı zaten, dönerken menülerimizi de getiririm."

Yerinden kalkıp bizi başbaşa bırakırken gerilmiştim.

"Bir şeyler ye, küçük." dedi Atlas birkaç saniyelik sessizlikten sonra. Sesi az önce birbirimize nefret kusmamışız gibi yumuşaktı.

"Bu seni ilgilendirmez."

"Bu en çok beni ilgilendirir."

Yüzüne baktım, gayet ciddiydi.

"Sen kafayı yemişsin." dedim sadece, buraya beni sinir etmek için gelmişti.

"Matiz," dedi baskın bir tonda. "yemek yemezsen bu koyduğumun masasından kalkmayız."

Atlas'ı yumruklamak istiyordum.

"O kadar bol vaktim var diyorsan eğer, bana uyar. Kalkmayalım." dedim inatla.

"Kalk." dedi, aniden yerinden kalkmıştı.

"Ne?"

"Kalk. Gidiyoruz. Hemen şimdi."

Neden bahsediyordu?

"Atlas, iyi misin? Hiçbir yere gelmiyorum."

Sabırsız bir tavırla masadaki çantamı alıp omzuna astı ve başımda dikildi. Tek kolumu tutup bana üstten bakmaya başladı.

"Matiz. Küçük. Çocuk. Ufaklık. Kalk dedim. Hadi. Gidiyoruz."

Delirmişti, başka açıklaması olamazdı.

"Birazdan arkadaşın gelecek." dedim hocamı kast ederek. "Gerçekten delirmiş olmalısın."

Kafasını kaldırıp bir süre kafenin tavanıyla bakıştı, ben de belirgin ademelmasıyla bakışıyordum. Yutkundu ve bakışlarını tavandan çekip bana yöneltti. Daha fazla sabrı kalmamış gibi eğildi ve beni tek hamlede kucağına alıp çıkışa yöneldi.

Cidden bu siktiğimin yerinde ne oluyordu?

atlas ve matiz'in tartismasi... yazarken zevkten dort kose oldum...

bir de on senedir bolum atmiyormusum gibi atlas ve matiz'i ozledigimi fark ettim??

bu cift nereye gidiyor hicbir fikrim yok, benim mental sagligi onlar kaldiracak mi bunu da bilmiyorum acikcasi...

her neyse

kendinize iyi davranin

salvatore ||daddy issuesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin