Son dersten çıkmak üzereydim ve başım çatlıyordu.
Edebiyat okumak anlatıldığı kadar eğlenceli değil gibiydi.
Babamın birkaç gündür eve gelmemesi iyi miydi bilmiyordum ama kafamı toplayacak vaktim olmuştu. Son günlerde aklım hiç olmadığı kadar dağılmıştı. Babam, sorunlar, dersler, evin neredeyse bütün sorumluluğu...
Bir de o yabancı.
Adını bile bilmiyordum, hakkında bildiğim tek şey yoktu ama aklımdan çıkmamıştı.
İlahi ve tapılasıydı.
Diz çökme sebebim olabilirdi.
Sonunda gözlüklü profesör dersi bitirince önümdeki küçük not defterini ve kalemi çantama atıp hızla yerimden kalktım.
İnsanlar sınıftan yavaşça çıkarken ben aceleci bir şekilde ilerliyordum. Durmamı sağlayan şey profesörün bana seslenmesiydi.
Yine ne olmuştu?
Yönümü değiştirip birkaç adımda profesörün masasının önünde dikildim. Gözlüklerini düzeltip bana alttan bir bakış attı. "Yazdığın deneme hakkında konuşmak istiyorum, Matiz. Müsait misin?"
Kaşlarımı çattım.
Geçen hafta sınıfta bir yazar hakkında konuşurken konu birden bire yazarın özel hayatına gelmişti. Hayatındaki kişi ondan 16 yaş küçüktü ve sınıfın büyük bir kısmı bunun yanlış bir şey olduğu hakkında zırvalayıp durmuştu.
Normalde suskun olan ben tekrar aynı tavrımı sergilemiş, ses çıkarmadan sınıftaki çoğu insanın bunun ne kadar sağlıksız bir ilişki olduğu hakkındaki zırvalamalarını dinlemiştim.
Aralarından biri bunun berbat bir şey olduğunu söylemişti, kendini tutamayıp argo bile kullanmıştı.
Ben de artık o suskun tarafımı siktir etmiş, söze dalmıştım. Her iki taraf reşitse ve herhangi bir baskı altında olmadan o ilişkiye başlamışlarsa bunun ne sağlıksız ne de berbat bir şey olduğunu söylemiştim.
Sınıftaki uğultu giderek yükselirken profesör herkesi susturmuş ve hepimizden bu konu hakkında birer deneme yazmamızı istemişti.
Büyük erkeklerin ilgi alanıma girdiğini yaklaşık 3 sene önce fark etmiştim ve o denemeyi seve seve yazmıştım.
Şimdi de profesör bu denemem hakkında benimle konuşmak istiyordu. Belki de o da bu tür ilişkilerin hastalıklı olduğunu düşünüyordu, bilmiyordum.
Profesör bir cevap beklediğini belli etmek ister gibi boğazını temizleyince kendime gelip "Müsaitim, konuşabiliriz." demiştim kendinden emin bir ses tonuyla.
"Pekâlâ o zaman, Matiz. Odama çıkabilirsin, sadece on dakika sonra orada olacağım."
Herhangi bir şey söyleme ihtiyacı duymadan boşalmış sınıftan çıktım, profesörün odası bir üst kattaydı ve ben asansör yerine merdivenleri seçmiştim.
Çok kısa bir süre sonra odanın önüne varıp içeri geçtim. Koca masanın önünde duran boş deri koltuklardan birine oturdum. Etrafı incelemekten bıkmıştım çünkü buraya çok sık geliyordum. Neredeyse yazdığım her şeyden sonra bu profesörümüz benimle konuşmak istiyordu ve uzun sayılabilecek sohbetler ediyorduk.
Kapının açıldığına dair bir ses duyunca bakışlarımı masadan çekip profesörle göz teması kurabilmek adına kapıya yönelttim.
Siktir.
Siktir, siktir, siktir, siktir.
Burada ne işi vardı?
O da beni gördüğü için şaşırmış olmalıydı ki kaşları havalandı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
salvatore ||daddy issues
Short Storykurtarıcı, avcı. Ageplay yok, ciddi bir yaş farkı barındırıyor. Şiddet, argo, cinsellik var. Rahatsız olanlar uzaklaşsın.