seventeen

6.4K 238 191
                                    

''Tam bir milenyum bebeğisin.'' dedi Atlas.

''Yanlışın var, babalık.'' dedim açtığım şarkıya gülümserken. ''Senin bebeğinim, araştırmanı öneririm.''

O da gülümserken yanına yerleştim. Ona The Weeknd dinlettiğim için bana milenyum bebeği demişti, bu bile çok güzeldi. Arka fonda call out my name çalıyordu ve Atlas'la yan yana uzanmıştık.

Elini saçlarıma daldırdığı zaman daha fazla gülümsedim. Onunla yaşadığım anlar kesinlikle paha biçilmezdi.

''Seni ne kadar özlediğim hakkında en ufak fikrin yok.'' dedim sessizce.

''Asıl,'' dedi dudaklarını yalarken. ''senin benim özlemim hakkında en ufak fikrin yok küçük.''

Güldüm.

''Benim babam senin babanı döver de diyecek misin?''

Duraksadı.

''Babama gerek yok.'' dedi oldukça ciddi bir şekilde.

Ben de duraksadım. ''Seni asla babamla yan yana getirmemem gerek.'' dedim, sesim içime kaçmış gibiydi.

Saçımdaki elinin hareketleri durdu ve ''O şerefsizin hayatta kalması için bunu yapman gerekiyor evet ama bir gün yüz yüze geleceğiz.'' dedi.

Şu an babamı düşünerek gerçekten modumu düşürmemem gerekiyordu ama bu elimde değildi. Atlas da bunu fark etmiş olacak ki çenemi kavrayıp dudaklarıma minik bir öpücük kondurdu.

''Üzgün olma, küçüğüm. Yanındayım.''

Biliyordum.

Belki de sadece bunu biliyordum ama dile getirmedim, gülümsemekle yetindim.

Sessizlik devam ederken "Ne zaman mutlu olacağım, Atlas?" diye sordum. Tamamen içimden gelen bir soruydu, amacı bile yoktu.

Kaşlarını çatıp bir süre yüzümü izledi. Ardından kısa bir nefes aldı.

"Şu an mutlu değil misin çocuk?"

Oldukça ciddi bir şekilde sorduğu soruya nerdeyse göz devirecektim.

"Fazla mutluyum, Atlas. Yanında geçirdiğim, seninle iletişim halinde olabildiğim her saniye çok mutluyum." dedim tamamen dürüst davranarak. "Bu sonsuz değil, mutluluğum senden ayrılınca bir toz bulutu gibi dağılıyor."

"Çünkü," dedi cümlemi bitirdikten hemen sonra bakışlarını tavana çeviren Atlas. "canını sıkan şeyler var, Matiz. Benim yanımda mutlusun çünkü sana bütün bunları unutturabiliyorum."

Haklıydı.

Bir süre daha sessiz kaldık. Atlas'la sessiz kalmak bile güzeldi.

İçinde Atlas'ın bulunduğu her şey tapılasıydı.

Bakışlarımı ona çevirip gülümsedim. Kemikli eliyle çenemi kavrayıp bana doğru yaklaşınca gülümsemem donmuştu.

Güzel dudaklarını hissedeceğimi düşünüyordum ama Atlas iyice yaklaşıp sonunda durmayı tercih etmişti. Konuştuğumuz takdirde dudaklarımızın birleşeceği kadar yakındık ve Atlas öylece bekliyordu.

Gözlerinin tam içine bakıyordum.

Siktir.

Beni bu kadar etkiliyor olması korkutucuydu.

Verdiğim nefesi içine çekip o güzel sesiyle "I put you on top, i put you on top." dedi. Tepki vermeme izin bile vermeyip "I claimed you so proud and openly." diye devam etti.

Arka fondaki şarkıya eşlik ediyordu.
Eşlik ettiği kısım inanılmazdı.
Eşlik etmek için dudaklarını her hareket ettirdiğinde dudaklarımız temas ediyordu ve bu beni delirtecekti.

"And when times were rough, when times were rough."

Çenemdeki eli boynuma indi ve ince boynumu kolayca kavradı.

"I made sure i held you close to me."

Kelimesini bitirdiği gibi sertçe dudaklarıma yapıştı. Elimi ensesine yerleştirip ona karşılık vermeye çalışıyordum ama ağzımın içinde hissettiğim dili bana asla yardımcı olmuyordu.

Boğazımı daha sıkı kavrayıp alt dudağımı ısırınca ağzının içine kesik bir inleme yolladım, aynı zamanda bir refleksmiş gibi tırnaklarımı ensesine geçirmiştim.

Atlas'tan duyduğum kısık inleme uzanıyor olmama rağmen başımı döndürmüştü. Tutturduğu ritim o kadar sert ve hızlıydı ki -tüm bunlara boynumu kavrayan eli de dahildi- beceriksizce karşılık vermeye çalışıyordum ve gerçekten nefesim kesilmek üzereydi.

Tek elimle boynumdaki elinin bileğini kavradım ve sıktım. Dudaklarımızı hızla ayırıp tekrar çenemi kavradı ve göz göze gelmemizi sağladı.

Hareketlerine yetişemiyordum.

Yanağıma yediğim sert tokatla dudaklarımdan şehvet dolu bir inleme çıktı. Atlas boynumu tekrar kavrayıp ona bakmamı sağladı.

Nefes nefeseydim.

Gerçekten ölmek üzereydim.

Aralık olan dudaklarıma yaklaşınca kendimi tekrar bir öpüşmeye hazırlamıştım ama Atlas ağzıma sertçe tükürüp ardından dudaklarıma yapışmıştı.

Sikeyim.

Bundan birkaç ay önce biri çıkıp "Ağzına tükürülecek ve sen bundan zevk alacaksın." deseydi gerçekten karşımdakinin akıl sağlığının yerinde olmadığını düşünürdüm.

Ama şu an kasıklarımdaki sızı aynı şeyi söylemiyordu.

Öpüşmemiz giderek alevleniyordu. Arka fondaki The Weeknd çoktan susmuştu. Bu dünyaya ait değilmişim gibi hissediyordum.

Bacaklarımı beline dolayıp onu daha çok kendime bastırmak isterken duyduğum telefon sesiyle irkildim. Atlas bunu asla umursamıyor gibiydi.

Siktir edip ben de umursamamaya karar verdim ama gerçekten sinir bozucuydu. Israrla aranıyordum ve en azından durup telefonumu sessize alabilirdim. Atlas'ın ensesinde olan ellerimi göğsüne yerleştirince kendini yavaşça geri çekti.

İkimiz de dağılmış haldeydik.

Elini uzatıp masanın üstündeki telefonumu aldı ve ekrana bakmadan bana uzattı. Yatakta hafif doğrulup telefonu aldım.

Babam arıyordu.

Cevap vermediğim takdirde asla rahat vermeyeceğini bildiğim için nefesimi biraz da olsa düzene sokmaya çalışıp aramayı cevaplandırdım.

"Sonunda," dedi bağırarak. "sonunda açtın telefonu."

Sinirliydi.

Neye sinirli olduğu hakkında en ufak bir fikrim olmasa bile gerçekten sinirli olduğunu anlayabilmiştim.

Konuşmama fırsat bile vermeden devam etti.

"Seni bulduğum yerde öldüreceğim, Matiz. Yemin ederim öldüreceğim. Kendinden kaç yaş büyük adamla takılmak neymiş sana göstereceğim."

Siktir.

merhaba.

gercekten zerre kadar iyi hissettigim bir donemde degilim, bu donem asla tamamen bitmiyor, tam bitti derken yeni seyler yasiyorum. kafami dagitmak icin bolum yazmaya karar verip dakikalarca kelimelerle bakisiyorum.

her neyse.

bu bolum neden boyle oldu onu da bilmiyorum.

kendinize benim yerime de iyi davranin.

salvatore ||daddy issuesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin