Kırmızı şarabı doldururken masaya döktüğüm minik damlaları parmağımla temizledim ve ziyan olmaması adına parmağımı yaladım.
Okumam gereken bir sürü vize kağıdı vardı ve yapmak istemiyordum. İşi biraz daha kolaylaştırır diye şaraba sarmıştım. Masaya oturacakken kapı çaldı.
Evren bile şu salak sınav kağıtlarını okumamı istemiyor gibiydi.
Merdivenleri yalınayak inerken Atlas'ı çok özlediğimi fark ettim, kapının önünde beni bekliyordu. Sonunda kapıya ulaştığımda çabucak açtım, aşina olduğum bedeni tam karşımdaydı.
Uzanıp kollarımı boynuna dolarken "Anahtarları aksesuar olsun diye mi taşıyorsun?" dedim sahte bir sitemle.
Beni küçük bir hareketle kucağına aldı, senelerdir yaptığım gibi bacaklarımı direkt beline doladım. "Sana da kapıyı açan kişi Matiz olsaydı sen de anahtarını aksesuar olarak taşırdın, çocuk." dedi kapıyı kapatırken.
Merdivenleri ağır ağır çıkarken gülümsedim. "Nerdeyse otuzuma merdiven dayadım, Atlas. Tam yirmi sekiz yaşındayım, hâlâ mı 'çocuk'?"
Güldü.
Çok aşıktım.
"Sen o merdiveni doksan yaşına da dayasan benimsin ve ufaklıksın."
Huzur veren bedenine daha sıkı sarıldım.
28 yaşındaydım. Hayallerimi gerçekleştirip akademisyen olmuştum. Hayat o kadar garipti ki geçip giden süre asla 9 sene değil gibiydi.
Hayat çok zordu, evet.
Aşk bunu kolaylaştırıyordu.
Atlas'a deliler gibi aşıktım. Hayatıma dokunup beni ben yapalı dokuz sene olmuştu. Onunla alakalı her şey o kadar güzeldi ki yaşayacağımız nice dokuz seneyi merak ediyordum sadece.
Küçük Matiz'i düşünüyordum sık sık. Küçükken annem eve her alkollü gelip olay çıkardığında odama kapanır, hayallerimde yaşattığım bir melekten yardım isterdim. Babam her canımı yaktığında odama geçip hayallerimdeki o melekle konuşurdum. Annemin ruhumda, babamın bedenimde açtığı yaraları o meleğe gösterir, ondan bir şeyler yapmasını isterdim. Derslerimden iyi not alınca söyleyip sevineceğim ebeveynlerim yoktu, notlarımdan bile o meleğe bahsederdim. Tüm başarılarımda, başarısızlıklarımda, acımda, mutluluğumda hep o melek yanımdaymış gibi hissederdim.
Küçük Matiz'in yarattığı o meleği bulmuştum.
Atlas.
Dünya üzerindeki en şanslı kadın olduğumu sık sık kendime hatırlatır, bunun için şükrederdim.
Tüm bunları düşünmek kanımdaki hafif alkolün de etkisiyle gözlerimin az da dolmasına yardımcı olmuştu. Atlas beni koltuğa bırakıp yanıma yerleşirken bunu fark etti ve kaşlarını eş zamanlı olarak çattı.
"Noldu güzelim?"
Sadece gözlerim dolduğu için sesindeki baskın olan o endişe bile beni hüngür hüngür ağlatmaya yeterdi.
"Ben çok duygusalım şu aralar, Atlas. Hiçbir şey yok aslında."
Bakışlarındaki rahatlamaya anbean şahit oldum. Dudakları hafif kıvrıldı ve kolumdan tutup beni kendine çekti. Tek koluna sımsıkı sarılıp başımı omzuna koydum. Dokuz senedir hayatım bu kokuyla idame ediyordu ve böyle olması için her şeyi yapmaya hazırdım.
Saçlarıma bir öpücük bıraktı.
Fazla uzun bir sessizliğin içindeydik. Atlas'la en sevdiğimiz alfabe sessizlikti sanırım, bilmiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
salvatore ||daddy issues
Cerita Pendekkurtarıcı, avcı. Ageplay yok, ciddi bir yaş farkı barındırıyor. Şiddet, argo, cinsellik var. Rahatsız olanlar uzaklaşsın.