Yorgundum.
Yaşadığım her şeyi bir kelimeye yüklemek istiyormuş gibi saatlerdir oturduğum yerde bu kelimeyi içimden tekrarlayıp duruyordum.
Rest çekmiştim, kendimi ilk defa bu kadar güçlü hissediyordum ama şu an için bunun bir artısı yoktu.
Ne yapacağımı, nereye gideceğimi bilmiyordum. Bundan sonra neler yaşayacağımı da bilmiyordum.
Her şey karmakarışıktı.
Evden çıktığımda fiziksel anlamda ilerleyebilirmişim gibi hissetsem de bu his yaklaşık beş dakika sürmüştü. Kendimi bulduğum ilk banka bırakmıştım ve saatlerdir burda oturuyordum. Tüm vücudum ağrıyordu, boynumdaki yaradan akan kan durmuş olsa da hâlâ sızlıyordu. Yerimden kıpırdayacak hâlim yoktu.
Atlas.
Atlas'ı düşündüm. Boktan hayatımdaki tek güzel ayrıntıydı.
Onu hak etmiyordum.
Şu an ne yaptığı hakkında tek fikrim yoktu ama meraktan delirdiğini tahmin etmek zor değildi. Telefonum parçalandığı için ona haber verememiştim ama telefonum sağlam olsaydı da haber vermezdim.
Kendimden bıkmıştım.
Evden çıktığımdan beri saatler geçmişti.
Kaç saat olduğu hakkında tek fikrim yoktu.
Başımdaki ağrı şiddetlenince başımı ellerimin arasına alıp gözlerimi kapattım.
İyi geldiği falan yoktu ama pozisyonu bozmadan öylece bekledim.
"Matiz."
Duyduğum sesin kime ait olduğunu biliyordum.
Yine çabalamıştı.
Yine bulmuştu.
Yine yormuştum.
Birkaç saniye sonra önümde diz çöktüğünü hissettim, ellerini bacaklarıma sabitleyip nefes nefese tekrar ismimi söyledi.
Cevap vermedim.
"Kaldır kafanı, küçüğüm."
Endişeli sesi kendimi suçlamam için koca bir sebepti. Ona tüm bunları yaşatmam haksızlıktı.
"Konuş benimle, bir şeyler anlat. Lütfen Matiz, lütfen."
Giderek düzene giren nefesi bile beni sakinleştiriyorkem benim ona bunu yapmaya hakkım yoktu.
"Atlas," dedim kafamı kaldırmadan. "lütfen git, beni hiç tanımamışsın gibi davran bundan sonra."
Derin bir nefes aldı.
Uzun sayılabilecek bir süre hiçbir şey söylemedi ve hareket etmedi.
Yanaklarımda hissettiğim gözyaşlarım beni daha da kötü hissettirirken burnumu çektim. Dizlerimin önündeki bedeni sonunda hareketlenip kalktı, saniyeler sonra kucağındaydım.
Ona karşı koyacak gücüm yoktu, başımı boynuna gömüp hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım. Yürüdüğü için sarsılıyordum ve bu karnımdaki ağrıyı tetikliyordu ama ağladığım şey hissettiğim fiziksel şeylerden çok uzaktı.
Acınasıydım.
Kısa bir süre sonra durdu ve hemen sonra arabaya yerleşti, hâlâ kucağındaydım ve kafamı hâlâ boynundan ayırmamıştım.
Hiçbir şey yapmadı.
Hiçbir şey söylemedi.
Belimdeki ellerinin arada belimi okşaması dışında hareket bile etmedi.
Ağladım.
Saatlerce ağladım.
Gözlerim şişene kadar, başımdaki ağrı katlanılmaz hâle gelene kadar ağladım.
Ben buydum.
Atlas buydu.
Biz buyduk.
ozlemisim.
cok fazla, cok fena ozlemisim.
minik bir bolumle geri dondum, kisa bir gecis bolumuyle.
nedenini asla bilmiyorum ama kitap icin, sizin icin fazla fazla duygulandim. tum bunlarin yasanacagini asla tahmin etmezdim, kaldirdigim fark edilmez diye dusunuyordum hatta.
yanimdasiniz.
iyi ki.
kendinize iyi davranin, buralardayim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
salvatore ||daddy issues
Short Storykurtarıcı, avcı. Ageplay yok, ciddi bir yaş farkı barındırıyor. Şiddet, argo, cinsellik var. Rahatsız olanlar uzaklaşsın.