1.0

331 43 84
                                    

Baji

"Ne zaman uyanır?"

Kime ait olduğunu bilmediğim bir erkek sesi ilişti kulağıma. Tanıdık da değildi. Başka birinin sesini daha duymuş, ama ne dediğini anlayamamıştım. Rüyada gibiydim; gerçekliği algılayamıyor, boşlukta gibi hissediyordum. Sanki sonu olmayan bir uçurumdan düşüyordum. 

Ölmüş müydüm? Emin değilim.

Bedenime bir şok dalgası yayıldığında dudaklarımdan huysuz bir mırıltı döküldü. Belirsizlik, her zaman canımı sıkan bir durum olmuştu. Bu durumdan çabucak kurtulmak adına gözlerimi açmaya ve ellerimi oynatmaya çalışmış, ama başarısız olmuştum. Göz kapaklarım; sanki bütün dünyanın yükü üzerlerine binmiş gibi ağırlaşmışlardı. Ellerimi hissedemiyordum bile. Zihnimi işgal eden belirsizlik yüzünden kaşlarımı çatmış, ense kökümde hissettiğim ağrı yüzünden de başımı sağa doğru yatırmıştım. Bu hareketim daha kötü bir ağrı olarak geri dönmüştü bana.

İçinde bulunduğum durumdan kurtulmak adına yaptığım huysuzca hamleleri kısa bir anlığına kesmeme sebep olan şey; boynuma dolanan naif parmaklar olmuştu. Baş parmağı şah damarımda gezmişti hafifçe. Sonra aynı parmakları yanağımda hissettim. Beni uyandırmaya ya da yaşıyor olup olmadığımı kontrol etmeye çalışıyordu bu kişi her kimse. Hâlâ kendime gelemediğim için yüzümü buruşturup başımı ani ama yavaş bir şekilde sola çevirmiştim uyanabilmek adına. Gözlerimi açabildiğimde; direkt olarak yüzüme doğru gelen yoğun ışık yüzünden gözlerimi tekrar kapatmak zorunda kalmıştım. Sonra ise algılarım tekrar kapandı.

birkaç saat sonra

Aynı his...

Boşlukta gibiyim gene. Etrafımla bağlantı kuramıyor, nerede ve nasıl bir durumda olduğumu algılayamıyorum. Giderek canımı sıkmaya başlamıştı bu durum. Hâlâ ayılmamış olmama rağmen ellerimi oynatıp bedenimi doğrultmaya çalışmıştım. 

"Chifuyu, buraya gel! Uyanıyor galiba."

Ses yankı yapmıştı kulaklarımda; ama ne dediğini anlamıştım. Fevri bir hareketle ellerimi kaldırmaya çalışınca bir yere zincirli olduğumu fark etmiştim. Gözlerim yavaş yavaş açılırken aynı sinir bozucu ışık karşılamıştı beni. Gözlerimi kısıp başımı çevirmiş, ışığın vurmadığı bir yere bakmayı denemiştim ama lanet ışık nereye bakarsam benimle birlikte oraya hareket ediyordu sanki. Küfür etmek için dudaklarımı araladığımda birkaç mırıltı çıkarabilmiştim sadece. Konuşacak gücü bulamıyordum kendimde.

"Hey, hey.. sakin ol."

Aynı kişiye ait değildi bu ses. Yanı başımdan gelen birkaç makine sesi duydum. Bir an, hastanede olabilirim diye düşündüm. Koluma bağlı serumları ve kabloları hissedebiliyordum. Ama hastanedeysem neden yatağa zincirlenmiştim?

Sağ elimi yumruk yapıp sertçe çekiştirmiş, zincirleri kırmaya çalışmıştım. Tam kıracağım sırada ise bileğime dolanan parmaklar beni engellemişti. Gücüm yetmediği için değil, bunu beklemediğim için duraksamıştım. Sağ boynumda keskin bir acı hissettiğimde başımı sola çevirmiş, iğneden kaçmaya çalışmıştım ama boynuma sarılı duran parmaklar buna izin vermemişti.

"B-bırak.."

Nihayet birkaç kelime konuşabilsem de sesim çok zayıf ve kısık çıkmıştı, duyabildiklerinden bile emin değildim.

İğnedeki sıvıyı damarıma enjekte edince huysuzca mırıldanmış, hâlâ boynuma sarılı duran parmaklarından kurtulmaya çalışmıştım.

"Bence ona daha fazla ilaç vermemelisin."

Never Too Late | BajifuyuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin