Baji
Matsuno'nun dürtüklemeleri sayesinde uyandığımda; kendime gelebilmek için birkaç kere gözlerimi kırpıştırmış, yağmur yüzünden buğulanan camdan dışarısını görmeye çalışmıştım. Elimle camdaki buğuyu silerken Matsuno çoktan arabadan inmişti bile. Ne kaba ama..
"Beni bekle!" Ona yetişeyim diye arabadan fırladığımda tökezleyip sırtına toslamış, dengemi sağlamak için de omzuna tutunmuştum. Ah, cidden mi..
Matsuno, yavaşça bana dönüp bakışlarını yüzüme çıkardı. "Ciddi misin?" der gibiydi bakışları. İçinden sövdüğüne yemin edebilirdim.
"Ne yapayım? Beni beklemeden arabadan çıktın ve ben de sana yetişeyim diye fırladım arabadan!" Tek kelime etmemesine rağmen kendimi açıklama gereği duymuştum.
Hissizce iç çekip gözlerini devirmiş, önümüzdeki moda evine girmişti beni beklemeden. Gene aynı şeyi yapıyordu..
Bir dakika.. şirkete gidiyor olmamız gerekmiyor muydu? Moda evi nereden çıkmıştı?
Adımları o kadar hızlıydı ki, sanki düğüne veya cenazeye yetişmeye çalışıyorduk. Peşinden koşup ona yetişmiş, yan yana gelince de adımlarımızı eşitlemiştim. "Buraya neden geldik?"
Aniden duraksayıp bana dönünce yerimde sıçramıştım refleks olarak. Bakışlarımız buluştuğunda aynı korku kaplamıştı bedenimi. Her an suratıma bir yumruk indirecek gibi duruyordu şu an. Ya da beni yanından kovacak gibiydi.
"Bütün avcılar tarafından arandığını söylemiştin, değil mi? Muhtemelen 10 yıldır falan uzatıyorsundur saçını ve bu demek oluyor ki 10 yıldır aynı kılıktasın. Tanınman çok daha kolay oluyor."
Haklıydı. 13 yaşımda uzatmaya başlamıştım saçlarımı. Aslında, uzatmak değildi amacım. Kestirmeyi düşünmemiştim sadece.
Bir kat yukarı çıkıp erkekler için olan bölüme geldiğimizde; Matsuno'nun boylarında, saçları lila rengi ve modeli mullet olan yakışıklı bir herif karşılamıştı bizi.
"Hoş geldiniz. Seni tekrar görmek çok güzel, Chifuyu."
"Seni de öyle, Mitsuya."
Epey samimi olmalılar ki, ismi Mitsuya olan herif Matsuno'ya ilk adıyla seslenmişti. Sarılma fasılları bitince Matsuno, boğazını temizleyip bana döndü.
"Mitsuya, bu Baji. Kendisi yeni ortağım."
Mitsuya, tokalaşmak için elini uzattığında yüzünde garip bir ifade vardı. Şaşırmış gibiydi.
"Memnun oldum, Baji. Tekrardan hoş geldin."
Bozuntuya vermeyip usulca kavradım elini. "Ben de memnun oldum, Mitsuya-kun."
Geniş aynaların karşısındaki koltuklardan birinde yerimi aldığımda stilistlerden biri yanıma gelmiş, önlüğümü bağlayıp saçlarıma sprey sıkmaya başlamıştı. Göz ucuyla Matsuno'ya baktığımda, Mitsuya ile sohbet ettiğini gördüm. Ama sohbetten ziyade tartışıyor gibiydiler. Matsuno, hararetle bir şeyler anlatıyorken Mitsuya ona dehşet dolu bir ifade ile bakıyordu.
Diğer insanlara nazaran seslere daha duyarlıydım. 100 Kilometre ötedeki konuşmaları bile duyabilirdim ama Matsuno'nun üzerinde kullanmak istemiyordum bu özelliğimi. Özeliydi sonuçta.
Stilistin saçlarıma uyguladığı bakım bitince Mitsuya yanıma geldi. "Chifuyu dışarıda bekliyor. Seninle ben ilgileneceğim."
Matsuno, nasıl bir saç modeli yapması gerektiğini izah etmişti Mitsuya'ya. Yine de benim fikrimi sormuş, fark etmez dediğimde de Matsuno'nun istediği yoldan gideceğini söylemişti.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Never Too Late | Bajifuyu
General Fiction"Vampirler seni asla incitmez." Kendilerini bile inandıramadıkları bir yalana benim inanmamı beklemeleri, tam bir fiyaskoydu. Vampirlerden sadakat beklemek başlı başına delilikti zaten. Bir vampir, ne kadar sadık olabilirdi ki?