4.0

276 34 79
                                    

Yazar ağzından

Baji Keisuke, hayatın gerçekliğine çok erken yaşta atılmıştı. Daha doğumunda belliydi; cehennem gibi bir hayat yaşayacağı.

Annesi, onu dünyaya getirirken hayatını kaybetmişti. Daha gözlerini bile açamadan bütün dünya ona lanetler yağdırmaya başlamıştı, babası da dahil olmak üzere.

Babası, Keisuke'yi hiç sevmemişti. Karısının ölümünden onu sorumlu tutmuştu. Her gün, her gece sarhoş bir şekilde eve gelip oğluna eziyet eder, hakaretler yağdırır ve onu döverdi. Gerçi, bunları yapması için sarhoş olmasına gerek yoktu. Keisuke'ye eziyet etmek için her zaman bir sebep bulurdu o.

Ama babasından gördüğü zulüm kısa sürdü. Keisuke daha 5 yaşındayken kendi canına kıymıştı babası. O yaşta, daha ölümün ne olduğunu bilmeyen bir çocuk, dışarıdan eve geldiğinde babasının cansız bedeniyle karşılaşmıştı. Dedim ya, ölümün ne olduğunu bilmiyordu daha. Uyuduğunu veya oyun oynadığını düşündü babasının. Keisuke, yaptıklarına rağmen severdi babasını. Babasıydı sonuçta, ondan başka kimsesi yoktu.

Ölümün ne olduğunu kavraması fazla uzun sürmedi Keisuke'nin. Babasını da kaybettikten sonra yalnız yaşamaya başladı.

Pek sosyal bir çocuk da değildi Keisuke. Kazutora'dan başka arkadaşı olmamıştı. Her şeyin üzerine gelmeye başladığı, artık kaldıramayacak raddeye geldiği bir zamanda tanışmıştı Kazutora ile. Evet, daha 7 yaşındaydı ve çoktan kaldıramayacak raddeye gelmişti..

Dizlerini kendine çekmiş, kollarını etrafına dolamış bir şekilde oturuyordu parkın bir köşesinde. Yağmur çiseliyordu ve hava soğuktu. Üzerinde de incecik bir tişört vardı. Üşümüyor değildi. O an umurunda değildi sadece. Soğuk havaları da sevmezdi zaten.

Birisinin ona yaklaştığını hissettiğinde başını kaldırıp karşısındaki çocuğa baktı. Dirseğiyle göğsü arasında bir top tutuyordu. Üzerinde kazak ve süveter vardı; saçları hafif dağılmıştı. Şaşırmıştı Keisuke'nin haline. Onun da elinde bir top olması, salıncakta sallanması veya kaydıraktan kayması gerekmiyor mu diye düşündü Kazutora.

Keisuke'ye elini uzattı ve arkadaş olabileceklerini söyledi. O günden sonra Kazutora, Keisuke'nin en sevdiği kişi haline geldi. Ondan başka kimsesi yoktu artık.

Keisuke'nin en değerli anıları Kazutora ile olanlardı. Şu an bu anıları hatırlıyor olma sebebi ise; önünde durduğu eski, kullanıma kapatılmış olan oyun salonuydu. Kazutora ile burada takılırlardı hep.

"Elindeki GPS sistemi Yasuhiro'nun anlık konumunu gösterecek. Onu takip et ve yalnız kaldığı bir vakitte işini bitir. Ben de seni buradan takip ediyor olacağım. Eğer 24 saat içinde dönmezsen, peşinden geleceğim."  Matsuno'nun talimatlarını hatırladı.

O bir vampirdi ve başka bir vampiri öldürmek, ona göre basit bir şeydi. Şu ana kadar hiçbir insanı öldürmemiş olsa da kapıştığı ve öldürdüğü birçok vampir olmuştu elbette.

Yine de başına gelebilecek ihtimalleri düşünmüştü. Bunlardan ilki ve en olası olanı, Yasuhiro'nun takip edildiğini anlayıp Baji'ye tuzak kurmasıydı. Ama yakınlarda başka bir vampirin kokusunu almıyordu. Sadece o ve Yasuhiro vardı.

Derin bir nefes aldı ve ses çıkarmamaya dikkat ederek oyun salonunun kapısını ittirdi. Söylediğim gibi; çoğu ihtimali düşünmüştü ama bu ihtimaller arasında, göğsünden tüfekle vurulmak yoktu.

Kapıyı açar açmaz göğsünde patlayan kurşunları hissetti. Aynı anda 4 ayrı kurşun yarası açılmıştı göğsünde. Hemen sonrasında başına sert bir cisimle vuruldu ve algıları kapandı.

Never Too Late | BajifuyuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin