10

272 33 126
                                    

Chifuyu

Takemichi'nin tavırları ve bakışları, ters giden bir şey olduğunu açıkça belli ediyordu. Bu yüzden, uzattığı kağıdı almadan önce Baji'ye dışarıda beklemesini söylemiştim.

Kağıdı okumaya başlamadan önce kollarımı önümde birleştirip; yüzüme şüpheci bir ifade takındım. "Bu nedir?"

Çaprazımda kalan koltuğa yerleşip ters bir bakış attı bana. "Aç da bak. Adamlar dibimize kadar gelip not bırakıyorlar, senin dünyadan haberin yok amına koyayım."

Cidden de önemli bir şey olmuştu anlaşılan. Takemichi'yi hiç bu kadar sinirli ve tedirgin görmemiştim daha önce. Kollarımı çözüp önümdeki kağıdı aldım ve okumaya başladım.

Yaptıklarından haberim var, Matsuno. Yediğin haltların üzerini örtmemen, hepimizi çokça eğlendirdi. Umarım sen de yeterince eğlenmişsindir. Ama böyle yaparak hiçbir yere varamayacağını sen de biliyorsun. Bu işi daha fazla uzatmanın bir manası yok. Sende bana ait olan bir şey var. Onu bana teslim et, bu savaşa bir son verelim. Baji Keisuke'den bahsediyorum. Onu bana getirmen şartıyla, her şeyden elimi çekecek ve yaptıklarını görmezden geleceğim. Hem, başından beri istediğin buydu zaten. Kıymetli babanı onurlandırmak, yarım bıraktığı işi tamamlamayı istemiyor muydun? Al sana fırsat. Baji'yi bana getir ve bu iş bitsin. 

Sevgilerle, yeni ortağın. 

Sinirlerim bozulurken yüzüme alaycı bir gülüş takınmış, elimdeki kağıdı buruşturmaya başlamıştım. Orospu çocuğu Kisaki, resmen dalga geçmişti benimle. Sikik kağıdı odanın bir köşesine fırlatıp derin bir nefes almış, bakışlarımı Takemichi'ye çevirmiştim. O da benden farksızdı; sinirle soluyor, bacaklarını titretip duruyordu.

"Ne yapmayı düşünüyorsun şimdi?"

Parmaklarımı masaya vurarak bir ritim tutturdum ve dişlerimi sıktım. "Hiçbir şey. Baji'yi onlara vermeyeceğim."

Takemichi, bana inanamaz gibi bakıyordu. "Chifuyu, bu işi ciddiye al artık. Son noktaya geldik."

Öne doğru eğilip dirseklerini masaya yasladı. "Baji'yi onlara verme taraftarı değilim, o çok özel ve farklı biri. Ama böyle devam edemezsiniz." Yüzündeki ifade yumuşamış; ses tonunu alçaltmıştı.

Kravatımı gevşetip arkama yaslanmış, Takemichi'nin beklenti dolu bakışlarına göz devirmiştim. "Baji'yle bir işim yok. O sadece, hedefime ulaşmak için kullandığım bir piyon. Onunla işim bitince ondan bizzat kendim kurtulacağım zaten." 

Başını kapıya çevirip hızlıca bana döndü tekrar. "Şu an bizi duyabiliyor, değil mi? İstese duyabilir."

Dilimi yanağımda gezdirip dudaklarımı dişledim. Bu konu beni fazlasıyla geriyordu ve Takemichi'yle bile konuşmak istemiyordum bu konuyu.

"Hayır, istese bile duyamaz."

Kaşlarını çatıp başını hafifçe yana yatırdı. "Ona ilaç mı veriyorsun?" 

Bir açıklama yapmamı bekliyordu ama hiçbir sikim söylemek istemiyordum. Benden bir şey çıkmayacağını anlayınca derin bir nefes alıp yüzünü ovuşturdu.

"Tamam.. boş verelim bu konuyu. Baji'yi İnui'nin yanına götürmemiz gerekiyor."

"Neden?"

Sorgulayıcı bakışlarıma aldırmadan oturduğu yerden kalkıp yanıma geldi ve elini omzuma koydu. "Baji hakkında hâlâ bilmediğimiz çok şey var. Bir şeyleri yoluna koymak istiyorsak, önce Baji'ye ait gizemi çözmeliyiz. Hem, sürekli hastalanıyor diyordun. İnui yardım eder işte." 

Never Too Late | BajifuyuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin