Nimrodel

194 67 238
                                    



"Evrimleşmenin kaçınılmaz sonucudur Tanrıyı oynamak"

Promete, Temis Sf. 32

"Pandora-7, Pandora-7. Dersiniz sonlanmıştır. Protokol 5! Kuluçka bölgesinde bekleniyorsunuz."

Metal duvarları kırmızıya boyayan diyotların muhtelif renkler arasında gidip geldiği, en nihayetinde ise okyanus rengi bir mavide karar kıldığı o birkaç saniyelik alacalı renk cümbüşünde, önündeki ders paneline gömülmüş başı ellerinin arasında, bakışları ise ekranı süsleyen oval ve prizma cisimlerden ziyade, bardağında soğumaya yüz tutmuş protein karışımındaydı.

Bardağının ne kadar zamandır soğumaya başladığını merak etmişti. Son derslerinde defaatle gördüğü fakat aklının almakta bil kuvve zorlandığı o baş belası zaman kavramıyla tanıştığından beri, karşılaştığı her türden süreci karınca kararınca hesaplamaya çalışıyordu.

Ne zamandır bu uzay gemisindeydi mesela? Kendisini bildiğinden beri... Peki, ne zamandır kendisini biliyordu? Anesidora'nın dediğine göre zaten burada doğmuştu. Ama ne kadar zaman önce? Derslerde verilen talimatlara göre daha gelişme aşamasındaydı. Hangi ölçü birimine göre hangi yaştaydı? Daha ne kadar sürecekti içine doğduğu bu gemideki yolculuğu? Peki bu bir uzay gemisi ise, konusu uzay olmayan gemiler de var mıydı? Eh, bunları birkaç ders önce görmüştü. Ama hatırlamakta zorlanıyordu. Mavi bir su kütlesinin üzerinde ilerleyen taşıtlar?

"Pandora-7. Protokol 5! Kuluçka bölgesinde bekleniyorsunuz."

On iki protokolün beşincisi... Birbirini rutin halinde takip eden protokoller. Ders, yemek, dinlenme, çalışma, analiz, temizlik, uygulama, deney, gözlem, pratik, acil durum ve uyku. Bitmeyen kısır bir döngüye sıkıştığını düşünürdü kimi zaman. Cisimleri, onlara temas etmeden hareket ettirmesi istenen o baş ağrıtıcı deney süreçleri kuşkusuz aralarındaki en kötüsüydü.

Ders panelinin ışığı çoktan sönmüş olmasına rağmen o oval ve prizma cisimler sanki hala gözünün önünde salınıyor gibiydi. Parmaklarını dağınık saçlarında gezdirip, kendince düzleştirmeye çalıştı. Böyle daha iyi görünüyor olabilir miydi? Ah, zaten Anesidora'nın böyle yargılar vermekten kaçındığı aşikardı. Nasıl göründüğünün bir önemi olmamalıydı.

Geminin kuluçka bölgesi olarak adlandırılan yuvarlak odaya adım attığında, metal duvarlardan sayısız kablonun uzandığı iki katı büyüklüğündeki cam kapsüle yaklaştı usulca, daha önce defalarca kez yaptığı gibi. Anesidora, yarı kristalize bir sıvıyla kaplı dinlenme kapsülünün içerisinde yeni uyanmış bir mahmurlukla ve her zamanki dingin gülümsemesi ile karşılamıştı onu.

"Hoş geldin çocuğum. Sana çok sevineceğini düşündüğüm haberlerim var."

İyi hissetmesi için habere ihtiyacı yoktu aslında. Anesidora ile zaman geçirmek, Pandora'nın bu gemideki sonsuz gibi gelen devinimi içerisinde en keyif aldığı faaliyet olabilirdi. Derslerde gördüğü sıradan insanlara katiyen benzemiyordu karşısındaki kadın. Çoğundan daha uzun olmalıydı ama hepsinden daha güzel olduğu kesindi. Yüzü, engin fezanın parıldayan yıldızlarını andırırcasına bir ışıltıya sahipti. Biçimli kolları, gördüğü en güzel yeşilliklerin içindeki en nadide ağaçların dallarından bile daha zarifti. Sesi insanın ruhunu okşar, dokunuşu şefkatin tanımı olurdu. Adımlarını bile tarifsiz bir zarafetin içerisinde atar, onu izlemenin kendisine, çoğu kez derslerin öğretebileceğinden daha fazla şey kattığını düşünürdü.

Onun güzelliğiyle kıyas yapacak pek fazla canlı gördüğü söylenemezdi Pandora'nın, yine de mükemmel bir canlı varsa, Anesidora ona en yakın olan varlıktı.

Kozmik Yankı | Yıldız ÇocukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin