"Bilinmezlik yalnızca düşündüğümüz kadar tuhaf değildir, çoğunlukla düşünebileceğimizden bile daha tuhaftır."
Öngörülemezlik Teorisi, Alzufi Anbarku Sf. 356
Balsazar ile Kaptan Amar'ın üst güvertedeki odasına çıkarken geminin içini ilk kez gözlemleme fırsatı doğmuştu Pandora'ya. Marduk'a girdiğinde gördüğü o tuhaf sembolün tonlarında, metalik altuni renkler hakimdi pas tutmuş duvarlara. Daha önce hiç denk gelmediği türden ağır ekipman çantaları, hala hurdaya çıkmadığına şaşılacak ölçüm cihazları, grotesk ebatlarda iki boyutlu ekranlar, oradan oraya keşmekeş içerisinde koşturan ve kendisini gördüğünde kaçamak bakışlar atıp sonrasında da aralarında fısıldaşmaya koyulan mürettebat...
Nimrodel'e hiç benzemiyordu burası. Eğitimlerinde izlediği karınca yuvalarını andırıyordu daha çok. Dışarıdan bakanlar için karmaşık, içerisinde yaşayanlar için tertipli. Ne yapacağı kestirilemez bir arıza...
Geminin gürültülü arka bölmelerine süspansiyonlu platformlarla yükler taşıyan bir güruh dikkatini çekti. Platformun üzerinde Nimrodel'e ait yaşam destek ünitesinin ve reaktör motorunun parçaları olduğunu fark etti. Evimi söküyorlar...
Taşıyanlar arasında bir kız çocuğunun tam yanlarından geçtikleri esnada platformlardan birisini duvara vurması üzerine, arkalardan bir bağırtı işitildi.
"Dikkat et Estel!"
Sesin sahibi tepesi kelleşmiş kısa saçlarıyla, katı ifadeli, yüzünde derin kırışıklıklar barındıran yaşlı bir adamdı. Pandora'nın kabuslarına girecek türden çatık bakışlarıyla Estel dediği kıza söylenmekteydi.
"Gezegen olsan yörüngeye oturamazsın kızım! Dikkatli ol biraz." Göz ucuyla Pandora ve Balsazar'ı süzdükten sonra da huysuzca ekledi. "Zaten bir uzay beşiği için yeterince belaya bulaştık!"
Uzay beşiği? Balsazar'ın gülmemek için mücadele verdiğini fark etmişti Pandora. Taşınan malzemeleri hatırladıkça aklına Nimrodel geliyor, istemsizce hüzünleniyordu. Oradaki yaşamını özleyecek miydi? O yaşlı adam yuvasına uzay beşiği demişti. Kendi gemileri çok matahmış gibi! Balsazar onu üst güverteye çıkan asansöre yönlendirdiğinde sormadan duramadı.
"Sizin geminizde neden protokoller yok?"
"Protokol?"
"Yapmanız gerekenleri size söyleyen birisi? Neyi ne zaman yapacağınızı nasıl biliyorsunuz?"
Kendinden emin bir gülümseme yayıldı Balsazar'ın dudaklarına. "Şirket gemisi değiliz biz küçük kız. Algoritmaların neyi yapmamız gerektiğini hesaplayıp bize söylemesine ihtiyacımız yok."
"Bu çok saçma! Bir makine sizin anlayamayacağınız kadar karmaşık hesaplamaları yapıp, sizin için en yararlı şeye karar verebilir."
Adamın karamsarca iç geçirip duraksadığını fark etti. "Belki de bu yüzden kaybedeceğimiz bir savaşın içerisindeyiz."
"Ayrıca adım Pandora, küçük kız değil." Küçük olduğunun her fırsatta vurgulanmasına alışkın değildi. Neden bu gemideki herkes, bunu hatırlatma gereği duyuyordu?
"Benim adım da Balsazar, küçük kız."
Asansörle loş ışıkların aydınlattığı üst güverteye vardıklarında burasının hayli soğuk olduğunu fark etmişti Pandora. Açık kapılarından dağınık kıyafetlerin ve kişisel eşyaların görülebildiği, tayfanın kaldığı çok belli kamaraları bölen ve kimseciklerin olmadığı koridorlarda ilerlediler bir süre.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kozmik Yankı | Yıldız Çocuk
Science FictionDünya zamanıyla insanlığın 2545. yılında, dünyamızın 39 ışık yılı uzağında cereyan eden kurgusal hadiselere dair yazmış olduğum bu romanda, bilim kurgu türüne yeni meseleleri mitlerle harmanlayarak, insanlığın geleceğine ve günümüz teknolojilerinin...