Sahra

49 14 82
                                    


"Her kim tayfa kara lanete yakalanır, seferin sıhhati için vakumlana, Kızıl İblis'in merhametine bırakıla!.."

Seyrüsefer Kaideleri 9. Madde, Kaptan Baküs

Hayal meyal görüntüler bulanık birer imge gibi geçiyordu kırmızı tonların yer yer parladığı, siyah bir ekranı andıran göz kapaklarında. Gri asteroitlerin kum tanesi gibi sonsuzluğa yayıldığı bir görüntü... Elinin altında dron kumanda operatörü, önündeki ekranda kontrolüne sunulmuş farklı model ve işlevlere sahip madencilik dronları olduğu halde; madenin türünü ve varlığını tespit edenler "Sivrisinek", patlatıcılar "Balarısı", ittiriciler "Çekirge", kenetleyiciler "Örümcek" ve toplayıcılar "Karınca" olmak üzere ondan fazla dron...

"Demek komutanın bahsettiği kız bu..."

"Bana sorarsanız haybeye bir uğraş haşmetlim."

"Katılmıyorum! Haznedar olarak belirtmem gerekir ki; bu tutsağı iyi bir fidye karşılığı Andor krallığına satmamız olası. Sonuçta o bir prenses!"

Uyuşmuş elinin operatörün holografik dörtgeni içerisine kıstırıldığını fark etmişti. Ne geri çekebiliyor, ne de yerinden oynatabiliyordu. Sadece parmaklarıydı kıpırtadabildiği. En ufak bir parmak hareketinin boşlukta süzülen dronlarda bir karşılığı vardı. Tanıdık gelen ama kim olduğunu çıkaramadığı bir adamın sesini duydu kulaklarında. İyi bir pilot olmanın yolu, iyi bir dron operatörü olmaktan geçer çocuk. Parmağını yukarıya kaldırmasıyla ekranda görülen dron da boşlukta yukarıya doğru hareketleniyor, aşağıya indirdiği anda da ters yönde güç uygulayarak hareketini dengeleyip bir şekilde sabit durmaya çalışıyordu boşluğun içerisinde.

"Haznedar efendi diplomasinin inceliklerini unutmuş anlaşılan haşmetlim. Andor ülkesinin nasıl da burnundan tüy aldırmayan bir hükümdar tarafından yönetildiğini hatırlatmama gerek yok sanıyorum."

"Efendim, şansölyenizin büyük bir yanılgıya kapıldığını söylemek zorundayım. Andor Kralı kendi soyundan birisini tutsak bırakmayacak kadar onurlu-"

"Yeter! Bu sonu gelmez tartışmalarınızdan sıkıldım. Tüm bunları düşünemeyecek kadar ahmak olduğumu mu sanırsınız?"

O tanıdık soğuk ses yankılandı yine zihninde. Üç boyutlu düzlemde harekete alışmalısın.Yaptığın işte mahir olacaksın. Sıralamayı sana öğretmiştim. Ne yapması gerektiğini biliyordu. Karşısındaki şu koca boşlukta süzülen kaya parçası yoğun ölçüde terbiyum, neomediyum ve tantal içeriyor olmalıydı. Daha doğrusu sivrisineklerin öngörü hesapları bu şekildeydi. İtinayla örümceklerden birisini yaklaştırdı dönmekte olan asteroite. İşaret parmağıyla hasar aldırmadan ağırlık merkezine yönlendirip kaya parçasına kenetlendirmesi zor olmamıştı. Sonrasında bir tane ve bir tane daha... Şimdi sıra çekirgelerdeydi. Aralarında gerili kayışlar olduğu halde örümceklere yaklaştırıp tam üstlerindeki kilitlere kenetledi onları da. O koca kayanın etrafı kayışlarla sımsıkı sarılmıştı şimdi.

"Haşa, haşmetlim!"

"Aklımızdan bile geçmedi efendim."

"O zaman bırakın da bu tutsakla ne yapılacağına ben karar vereyim. Tavsiyelerinizi dinledim. Bu kadarı kafi! Uzatmanın anlamı yok."

Çekirgeleri çalıştırmaya başladı. Doğru noktalardan uygulanan itiş gücü... Kesintisiz dönüşünü sonsuza kadar sürdürmeye meyilli gibi gözüken asteroit nihayet önce yavaşlamaya başladı, sonra da tamamen durdu. Kayayı sabitlediğine göre balarılarını çalıştırma zamanı gelmişti. Asteroitin sivri köşelerine, ağırlık noktalarına yolladı dronlarını parmaklarıyla. Taş kütlesine saplanan metal arılar sivri iğnelerini çıkartıp delme işlemine başladılar. Kopmayı sağlayacak kadar derine... Delgeçleriyle yeterince derine girdiklerine kanaat getirdiğinde nihayet serçe parmağıyla patlayıcıları çalıştırdı.

Kozmik Yankı | Yıldız ÇocukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin