Merhaba....
Umarım iyisinizdir veya kötüyseniz de iyi olun🌸Bu dünyada kimse kendimizden daha değerli değildir .
Öncelikle belirtmek isterim ki, bu hikaye burada yayınladığım ilk hikaye değil. Bundan bir kaç yıl önce de iki hikaye yayınlamıştım ve oldukça iyi bir oxuyucu kitlem vardı. Sadece aradan geçen yıllardan sonra, üniversiteye adapte olduktan sonra nihayet yeniden buralara , kitaplara döne bildim. Dönmüşken gece -gündüz kafamdan geçen kurguyu da yazmak istedim. Sadece hobi olarak.... Veya sadece yazdıkça rahatlamamdan dolayı....
Umarım beğenirsiniz 😊🌸
Başlangıç tarihi -> 10.05.2022
🌸🌸🌸
Neydi mahalle? Nasıl bir yeri mahalle olarak tanımlardık biz?
Mahalle denilince neden aklımıza geçmişden kalan evler, dar sokaklarda koşturan çocuklar, merdivenlerde çekirdek yiyen dedikoducu teyzeler, modern bir cemiyetden anlamayan insan topluluğu geliyor?
Mahallede rengarenk güzel evler , sıcacık insanlar , koşulsuz yardım edenler, sevdayı anlayan büyükler ve en önemlisi modern kafalı insanlar olamaz mı?
İşte Menekşe mahallesi böyle bir yerdi.
Menekşe'nin büyükleri değişen zamana uyum sağlardı.
Menekşe'nin insanları düşene bir balta daha saplamazdı.
Menekşe'nin büyükleri bir-birine sevdalanmış gözlerden anlardı.
Kısacası Menekşe bambaşka bir yerdi.
Bu yüzden sizleri 'Menekşe'me davet ediyorum.
——————-
————->Alıntı <——————-"Vazgeç," dediğinde kaşlarım çatıldı. Onun gözleri bana kararlılıkla bakıyordu. Sesi de gözleri kadar sertti.
Daha önce hiç bu kadar sert bakmayan gözleri şimdi öyle bakıyordu.
"Anlamadım ," derken oldukça ciddiydim. Karşımdaki adam neyden bahsediyordu?
"Vazgeç Leyla, pembe bir düşe kapılıp gidiyorsun,"dedi ve gözlerini biraz benim üzerimde gezdirip devam etti. "Dünya senin düşündüğün kadar toz pembe değil!"
Bir adım uzaklaştım ondan . Onu gördüğümde hızlı çarpan kalbimin bocaladığını hissettim.
O anlamıştı. Ama nasıl?
Benim bile anlamamdan uzun bir vakit geçmemişti.
Ama şimdi karşıma geçmiş hisslerimi 'pembe düş' diye adlandırıyordu.
"Biliyorum," dedim, düşünmeden. "Ama bu bir düş değil. Bu... Bu bir gerçek!" Ben onu böylesine severken, onun karşısında böyle heyecandan titrerken onun karşıma geçip hislerimi 'pembe düş' diye adlandırmasına hakkı yoktu.
Ama o beni hiç dinlememiş devam etti konuşmasına.
" Sık- sık çıkma karşıma. Görme beni. Duyma beni. Kendi yoluna bak, Leyla," diyen adama baka kaldım. Sözleri birer hançer gibi yüreğim saplanmıştı. Sözlerimi umursamadan hançerleri bir-bir saplamıştı. Hem de hiç acımadan.
Hiç mi acımadı onun için atan kalbime?
Hiç mi acımadı onu gördüğüm zaman ağzımda atan yüreğime?
"Beni gördüğünde yolunu değiştir. Uyanacaksın," diyen adam sanki dediklerini hem bana, hem de kendisine inandırmak istermiş gibiydi. "Evet, uyanacaksın bu pembe düşten!"
Kızgın gözlerimi ona diktim. "Ben uyanmak istemiyorum!"
İstemiyordu ben.
Bu düş öyle güzeldi ki...
Hatta gerçeğe yakındı. Fakat bu adam gelmiş 'uyanacaksın ' diye eminlikle konuşuyordu.
Nereden geliyordu bu eminlik?
Ne haberi vardı benim onu nasıl sevmemden?
"Uyanacaksın!" Sesi az önceki şefkatli sesinden daha sert çıkmıştı. Titredim bir anlık. Şimdi onun sinirli gözleri beni tarıyordu.
Yeşil gözleri beni darmadağın ediyordu.
Yeşil gözlerine bakarken içim gidiyorken kalbimi kırıyordu şimdi.
"Bu yorgun ruhumu bir de sen yorma," dediğinde sesi fısıltı gibi çıkmıştı. "Lütfen... Git Leyla!" Yalvaran gözleri acıttı onun için çırpınan kalbimi.
İzin vermeyecektim. Hayır! Gözlerimin dolmasına izin vermeyecektim.
Güçlü olacaktım onun karşısında. Bu yüzden başımı dik tuttum. Kızgın kahveliklerimi ona dikerken kararlı gözükmeye çalışıyordum.
"Son sözün mü?" derken bile 'hayır' desin istiyordum. Hayır desin ve bana sıkıca sarılsın. İzin vermesin gitmeme. İzin vermesin kalbimin kırılmasına. İzin vermesin düşmeme.
Ama demedi. Hayır demedi.
"Git Leyla," dediğinde o, başımı salladım. Kaybetmiştim. Bu oyunda kaybetmiştim.
Kalbimin bu denli acımasına rağmen kabullendim.
"Tamam," diyen sesim fısıltıdan farksızdı. Daha fazla dayanamayacağımı anladığımda arkamı döndüm. Bitmişti. Başlamadan bitmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Menekşe
Romance"Bu yorgun ruhumu bir de sen yorma," dediğinde sesi fısıltı gibi çıkmıştı. "Lütfen... Git Leyla!" Yalvaran gözleri acıttı Leyla'nın kalbini. İzin vermeyecekti. Hayır! Gözlerinin dolmasına izin vermeyecekti. Güçlü olacaktı onun karşısında. Bu yüzden...