0.5

621 56 24
                                    

Sirius eşyalarını kalacakları odaya taşımış ve yerleştirmişti. Şimdi ise sıkılmış bir şekilde yatakta oturuyordu.

Elindeki asasını elinde çeviriyor, bazen ise ne işe yaradığını hatırlamış gibi büyü yapıyordu. Büyüden kastı ise eşyaları uçurmaktı.

Nesneleri havaya kaldırarak bir aşağı bir yukarı hareket ettiriyor, sıkılınca ise yerine geri bırakıyordu.

Böyle bir, iki saat zaman geçirdikten sonra odanın kapısının açılmasıyla gözlerini oraya çevirdi. İçeriye giren kişiyi gördüğünde sevinmişti. En azından Remus'u sinir edebilirdi. Onunla uğraşmasını seviyordu.

Remus kapıyı kapatarak Sirius'un yanına doğru yürümüştü. Onun yanına yatağa oturdu ve sarıldı. Ne olmuştu ki?

Sirius ona arkasından sarılan kumral saçlıya hızla dönerek baktığında gözlerinin dolmuş olduğunu gördü. Bu sefer o, ona sarıldı.

Remus hızla siyah saçlının boynuna kollarına dolarken gözünden bir damla yaş düştü. Ve sonra bir tane daha. Bu sefer kendini tutamayarak ağlamaya başladı.

Sirius, arkadaşı olan sevgilisinin bu hallerine alışkındı. Bir eli sırtından yukarıdan aşağıya iniyor, sonra tekrardan yukarı doğru çıkıyor, diğer eli ise saçıyla oynuyordu.

Yarım saat böyle kaldılar. Belki de bir. İkisininde pek umrunda değildi. Nasıl olsa hafta sonuydu ve kimse buraya gelmezdi.

Kumral saçlı sakinleşirken ağlamasıda iç çekişlere döndü. Remus'un bunun için bir açıklama yapmasına gerek yoktu çünkü karşısındaki kişi onu tanıyordu.

Nasıl durduklarına gelecek olursak, Sirius sırtını yatağın düz başlığına yaslamıştı. Kucağına ise Remus'u almıştı. Remus, dizlerini geriye doğru kırmış onun kucağında oturuyordu ve hala birbirlerine sarılıyorlardı.

Kumral saçlı, başını koyduğu omuzdan kaldırırken hafif bir gözleri kararır gibi oldu ama takmadı. Hemen geçmişti zaten.

Sirius, kızarık ve ağlamaktan şişmiş gözleri görünce derin bir iç çekti. Onun böyle kendini yıpratmasını sevmiyordu.

Eliyle kumral saçlının saçlarını okşarken onunda gözleri dolmuştu. Sımsıkı sarıldı ona ve James odaya dalana kadar öyle kaldılar.

☯︎☯︎☯︎

James zindanların girişinde dolanıyor ama Slytherin ortak salonunun kapısına yaklaşamıyordu. Çünkü girişi kapatan tablonun önünde Sirius'un kuzeni Narcissa Black ve Lucius Malfoy dikilmiş hararetli bir şekilde konuşuyorlardı.

James onları duymak için pek fazladan bir uğraş vermesine gerek yoktu. Galiba ortak salonlarının dışında olduklarını unutmuşlar, normalin üstünde bir sesle konuşuyorlardı. Hayır, kavga ediyorlardı.

" Aileni ikna etmen lazım, bu olmaz! " diye bağırdı Narcissa, Lucius'a doğru.

Lucius bunun mümkün olmadığını anlatmak için " Anlamıyorsun. Sanki benim ailemin seninkinden bir farkı var! Benim istediğimi yapacaklar mı? Düşünmüyor musun? "

" En azından sözünü dikkate alıyorlar. Bunu sende bende istemiyoruz. Başka safkan kız mı kalmadı?!"

Lucius derin bir iç çekerek karşısındaki kıza baktı. Aslında bir yerde haklıydı. Ama bilemiyordu. Kesin karar verdikten sonra itiraz etmek mümkün müydü ki?

" Tamam, en azından deneyeceğim. Tamam mı? Ama pek fazla bir şey bekleme. Bu akşam onlara bir mektup yazarım"

Kız derin bir şekilde iç çekerek onu onayladı. En azından şanslarını denemiş olacaklardı. James ise duymaması gerekenleri duyduğu için biraz huzursuz hissediyordu.

Tam geri bir adım atacakken ayağı duvara çarptı. Ayağı sıkıntı değildi ama duvara çarpan başı koridorda yüksek desibelli bir sesin yankılanmasına sebep olmuştu. Ve tabii tam arkasını dönmüş giden iki arkadaşın dikkatinin olduğu yöne çekilmesine de..

Lucius, asasını cübbesinin cebinden çıkararak az önce gelen sesin olduğu yöne doğru tuttuğunda yakalanacağını düşünmüştü.

Kalbi yakalanacağı korkusuyla hızlı atarken bir şeyler düşünmeye çalıştı. Düşünmeliydi, yoksa yakalanacaktı. Ama nasıl kaçabilirdiki? Muggleların izlediği filmlerdeki gibi tam tersi tarafına bir taş atsa anında yakalanırdı. Çünkü karşısındakiler salak değildi. Ama koşup kaçamazdı da.

Asalarıyla birlikte James'in olduğu tarfından doğru yaklaşan gençler koridorda ilerleyen başka bir ayak sesi duyduklarında asalarını indirdiler. Birilerini korkutmak istemezlerdi. Hele ki birinci sınıfları..

James olduğu taraftan gelen seslere kulak kesilmiş bir yandan da fark edildiğinde söyleyeceği bahaneleri zihninde tekrar ediyordu. Bunlarda bir kaç tanesi ' Ahahah, tesadüfe bak yolu karıştırmışım ben ufaktan gideyim' gibi bir şeydi. Diğerlerini ise...

James başını geldiği yöne doğru çevirdiğinde gelen kişinin Severus olmasını beklemiyordu. Hayır, kesinlikle beklemiyordu. Kurtulacağı için sevinirken bir yandan da ' Umarım onlara gözükmeden canım sevgilim beni kurtarır ' diyerek kendi kendine sayıklıyordu.

Severus uzakta kolonun arkasında saklanan James'i gördüğünde bir gülme isteği gelsede hemen yüzünü ifadesiz bir hale çevirip arkadaşlarının yanına doğru adımlamaya başladı.

" Hey, Sev. Geldiğin yerde biri var mı? Az önce bir ses geldi de. " diye seslendiğinde arkadaşının her daim fazlasıyla dikkatli olmasına en içten dileklerini iletiyordu. Bunu fark etmeseydi de olurdu yani. Birde onları buradan uzaklaştırmaya çalışacaktı.

" Burada bir şey yok Luci. Yanlış duymuş olmalısın. " diyerek arkadaşının cevapladığında hem Narcissa'nın hem de Lucius'un sırtından iterek tabloya - girişe - doğru itmeye başladı. Bir kaç adım sonra şifreyi söyleyerek içeri girdiklerinde James rahat bir nefes aldı. Bir daha buraya görünmezlik pelerini olmadan asla gelmeyecekti.

James zindanlardan çıkarken eşyalarının taşındığı geçici odasına doğru yürümeye başladı. Bir yandan da düşünüyordu. Oradan sağ çıkacaklar mıydı?

***
Sonunda bu bölüme gelmiş olduğum için seviniyorum. Ve sanırım aradan baya bir zaman geçti. Özür dilemekten başka bir şey elimden gelmez.

fake enemy °•°snames°•°Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin