Severus, yeni odasına gitmek zorunda olduğunu biliyordu ama içinden hiç bunu yapmak gelmiyordu. Bu yüzden adımlarını okulun bahçesine doğru atarken stresliydi.
Okulun kapısından çıkıp hep gittiği ağacın dibine doğru yürümeye devam etti. Orasını seviyordu. Sessizdi, kimse gelmiyordu. Daha ne isteyebilirdi ki?
Ağaca varmasına az bir şey kala bahçeden sorumlu olan Hagrid'in kulübesinin arkasında olan hareketliliğe gözlerini dikerek baktı. İçinde kötü bir his oldu. Zaten ne zaman bir şeyden şüphelense o his geliyordu, o yüzden pek takmadı. Ama takması gerekirdi.
Tabiki de muggle korku filmlerindeki salak karakterler gibi sesin geldiği yere gitmek gibi bir salaklık yapmayacaktı. Belkide orada ki sadece bir geyikti ama yinede tedbiri elden bırakmamak lazımdı.
Severus, adımlarının yönünü değiştirmeden hedefine doğru yürümeye devam etti. Öyle bir şey için huzurundan vazgeçmeyecekti.
Ağacına vardığında hemen gövdesine kendisine dayayarak oturdu ve etrafa bakmaya başladı. Yanında her zaman getirdiği kitabı yoktu o yüzden canı biraz sıkılacağa benziyordu ama yinede uğraşacak bir şeyler bulabilirdi.
Severus orada bir saate yakın oturdu. O bir saat içinde de papatyalardan taç yaptı, etraftaki çiçeklere baktı hatta küçük bir odun parçası bulup onu oydu ve küçük bir biblo haline getirdi. Babasını her ne kadar sevmesede onun marangoz olması bazen iyi olabiliyordu. Babası, annesinin ve onun büyücü olduğunu öğrenmeden önce çok güzel bir hayatları vardı. Bazen o zamanları özlemiyor değildi.
Başka bir odun parçası daha bulabilmek için etrafa bakınmaya başladı. Tabii bakınırken Yasak Orman'a fazlasıyla yaklaşmış olduğunun farkında değildi. Hatta sınırı geçtiğinin...
Severus, baktığı yerlerde fazlasıyla diken ve ağaç kökü çıkmaya başlamasıyla bahçenin hangi tarafında olduğuna bakmak için kafasını kaldırdı. Çünkü hatırladığı kadarıyla okulun bahçesinde değil ağaç kökü, bir iki tane dışında ağaç yoktu.
Etrafına baktığında içinden koca bir 'siktir' geçti, 'şimdi ayvayı yedim' diye düşündü. Çünkü okul gözükmüyordu. Yinede umuyordu ki çok fazla ormanın içine girmemişti. Yoksa kaybolması çok olasıydı. Ki zaten kaybolmuştu. Bu yüzden kendi kendini ' kayboldum mu? ' diye telaşa sokmasına gerek yoktu.
Geldiği yönün tam tersine gitmeye karar verdi, yani okula doğru, yön algısı iyiydi ve kolay kolay ormanlık alanlarda kaybolmazdı. Sadece telaş yapmaması gerekiyordu. Tabii başarabilirse.
Severus, arkasından gelen çıtırtı sesiyle aceleyle arkasını döndü. Asasını hemen eline alırken bir yandan da çevresini kontrol ediyordu çünkü ses baya bir yakınından gelmişti.
Bir kaç adım atarak en yakınındaki ağacın arkasına baktı, sonrasında ise ağaca sırtını yasladı. Yorulmuştu. Bir kaç dakika sonra ağaçtan sırtını ayıracakken ensesinde bir nefes hissetti. Ardından ise boynuna değen sivri dişler..
Olduğu yerde hareket edemezken burdan gitmesi gerektiğini biliyordu ama hareket edemiyordu.
Sivri dişlerin sahibi " Ah, senin gibi bir öğrencinin burada ne işi var? " diye soru sorduğunda cevap beklemiyordu aslında. Sonrasında sözüne devam etti. " Hem de bir Slytherin, seni buraya ne attı, Severus? "
Genç oğlan, olduğu yerde bu sefer şokla donarken arkasında ki varlık onun bu sessizliğinden yararlanarak " Ah, bana neden cevap vermiyorsun, kırılıyorum. " diye sözüne devam etti.
Birazdan ısırılacağının farkınaydı genç oğlan. Ama dönüştürür mü yoksa öldürür mü emin değildi. En azından ne istediğini biliyordu, dönüşmektense ölmeyi tercih ederdi. Çünkü bir vampir olarak hayatına devam edebileceğini düşünmüyordu. Kan peşinde koşmak ona göre değildi.
" Şimdi senin o tatlı kanını içeceğim, evet, ama seni öldürmeyeceğim, Severus. Bana lazımsın, bana ileride ismi lazım değilin ordusuna katılacak biri lazım. " son cümlesini tam anlayamadı, anlamasına da zaman verilmemişti zaten.
Severus, birden boynuna geçen dişlerle gözlerini kapattı. Birazdan bayılacak olsada kendi kanını görmek istemiyordu.
***
Sarı saçlı vampir, avının kanından biraz içtikten sonra onu bıraktı ve kollarının arasındaki beden anında yere serildi. Eğer müdahele etmezse en fazla 10 dakika sonra ölecekti.Vampir, dişleriyle bileğinde bir kesik açtı. Sahip olduğu türden dolayı canı fazla acımamıştı. Kesilmiş bileğini bayılan çocuğun ağzına doğru tuttu. Bir kaç damla kan damladıktan sonra yara kendiğilinden kapanmıştı.
Sarı saçlı vampir, ayağa kalkarken toz olmuş üstünü silkeledi. Gitmeden önce bir, iki saat sonra uyanacak çocuğa o gün için son kez baktı. Bir hafta sonra tekrar gelecekti ve çocuğu burada tekrar bulacağına emindi.
Sonrasında ise bir iki adım geriye giderek bir yarasaya dönüştü ve oradan uçarak uzaklaştı.
⚡︎⚡︎⚡︎