15 BAHAR ÖNCESİ
Çolpan Evren Alp ile talim yaparken bir anda ayağı kayar gibi yapıp düştü. Evren Alp neye uğradığını şaşırmış, "Çolpan bikem." diye yere çökmüştü. "Nasıl dengenizi kaybedersin? Bilmez misin kılıcı savururken sağlam durmak gerek?"
"Ben yere düştüm, sen bana sağlam durmadın diye mi kızarsın, Evren Alp?" Çolpan aslında yapmayacağı bir hatayı bilerek yapıyordu. Tılsım ile gelen Saltuk'u görmek için başka çaresi yoktu. Günün bir kısmını Kün Ata'nın otağında geçiriyordu. Saltuk artık Çolpan'ı görmemek için her fırsatta kaçıyor, kadının bakışlarını üzerine hissettiğinde kafasını çeviriyordu. Çolpan içinden bu Gökben başı neden böyle yapıyor diye çıldırıyordu.
Evren Alp konuşmaya devam ederken fark etti ki, Çolpan onu duymuyor hatta dinlemiyordu. Çeviklikle yere eğildi ve Çolpan'ı kucağına aldı. Çolpan çığlık atarken Tilbe korku ile bakıyordu. "Ne yaparsın sen?" diye bağırırken "Seni yere atmamı istemiyorsan bikem, dağban başı olarak Kün Ata'ya götürüyorum." Diye otağa götürmeye başladı. "İndir beni, Evren. Bak kötü olacak." Demeye başladığında Çolpan hitapları ve unvanları unutmuştu. Böyle Saltuk'un yanına gitmek istemiyordu. Oyunu elinde patlamıştı. "Sen benim eğittiğim bikemsin hem de beni dinlemezsin. Ne karıştırdığını anlamam ama bulacağım. Madem ayağını sakatladın, bakalım neler oluyor?" derken cümlelerini yavaş ve kimse duymadan söylüyordu. Son dönemlerde, Çolpan Bike'sine ne olduğunu anlamıyordu ve ne yazık ki, bir şeyler tahmin ediyordu. Çolpan'ın yaptığı bu hamlenin ardından hızlıca ne yapması gerektiğine karar vermişti. Eğer bikesi böyle bağırıyorsa tahmin ettiği şey doğru gibiydi. "Evren, lütfen. Yapma, indir beni böyle." Sesi kedi gibi çıkıyor ve yıllardır en iyi arkadaşına nazını geçirmeye çalışıyordu fakat Evren Alp'i tanıyordu. Bir kez radarına girmişti ve yanmıştı.
Otağa girdiğinde Kün Ata ve Saltuk'un konuştuğunu gördü. Saltuk kafasını çevirdiğinde Çolpan'ı Evren'in kucağında görmüştü. Yüzünü sıktı, ne diyeceğini bilmiyordu. Ne demesi gerektiğini bilmiyordu. O sırada Kün Ata'nın ayağa kalktığını ve Evren'in kucağındaki kızı uzandırmasını söyledi. Saltuk sanki boşluğa düşmüş gibiydi, her yeri kast katıydı. Ne yapmalıydı, bu Evren'i nasıl dövebilirdi? Gök Alpi olarak Dağban Başını dövse başına ne gelirdi? O sırada kafasını kaldırdı ve Evren'in gözlerini ona diktiğini gördü. Çolpan'ı bırakmış ve ona bakıyordu. Saltuk gözlerini Çolpan'a çevirdiğinde Evren'e baktığını gördü. Neler dönüyordu burada? İkisi arasında ne var diye delirme eşiğine gelmişti ki, bu görüntüye daha fazla dayanamayacağına karar verdi. Bu küçük dağ bikesi onunla oyun oynuyordu, uzun zamandır kaçıyordu ama bu ne demekti? Saltuk ağzının kenarı ile "Geçmiş olsun." Deyip hızlıca yerinden kalktı. Evren gözlerini ondan çekmiyordu, bir tane omuz atsa ne olurdu? Evren'e kafasını sallayarak hızlıca çıktı. Çolpan kafasını yastığa vurmaya başladığında Kün Ata şaşkınlıkla "Bikem, ne yaparsın? Ayağın o kadar acımaz aslında, çok mu acıyor? Başka yerin mi ağrıyor?" diye onu kontrol ediyordu. Evren ise yandan yandan gülerek Çolpan'a baktığı için bu iki adama ne yapacağını bilemedi. "Kandaşımı getirin." Diye bağırdı. O sırada Tılsım içeri girdi. "Kandaşım, Saltuk haber getirdi. Düşmüşsün." Dedi. Telaşlıydı ama Evren Alp artık kendini tutamayıp güldü. "Bu obada, haberler ne hızla yayılır?"
"Ne oluyor, Evren Alp?" dedi Tılsım, Evren'i uzun süredir böyle gülerken görmemişti. En son Üçkurukan'dan geldiğinde Alaca'dan bahsettiğinde böyle gülerdi. Çolpan'a baktı. Çolpan ise kandaşına gözleri dolu bakıyordu. Başka türlü bu işten sıyrılmasına imkanı yoktu, Tılsım'ın vicdanına oynamalıydı. "Kandaşım, bu adamlar beni anlamaz. Hele şu Evren Alp'i görür müsün? Beni bilerek düşürdü. Sonra da kızıyor, Kün Ata'da yaran azdır diyor. Kandaşım..." Gözlerini doldurdu iyice ve bunun içinde zorlanmadı. Ne de olsa oyunu patlamış, Saltuk ile konuşmaya çalışacakken adamın onu hiç görmesini istemediği bir pozisyonda görmesine neden olmuştu. Şimdi keşke ateş fışkırabilseydi ama Evren'e yakalamıştı. Tek kozu Tılsım'dı.
"Tamam beyler, kandaşımla ben ilgilenirim." Diyerek hepsini gönderdi. Evren Alp çıkmadan tekrar Bike'sine bakıp gülerek geçmiş olsun dedi. Çolpan bu işten şimdilik sıyrılmıştı ama Evren Alp anlamıştı. Neyse bunu sonra düşünürdü. Tılsım, Çolpan'ın saçlarını sevmeye başladığında ablasına gülümsedi. Ana sıcaklığı yaşadığı ablası yanında olduğunda çok mutlu oluyordu. Bir süre sakince konuştular. Batuga ise koşarak çadıra girdi. "Teyzeeee!"
"Yeğenim." dedi kalkmaya çalıştı fakat cidden ayağını incitmişti. "Nasılsın, teyze? Akkız'dan duydum, düşmüşsün." Dedi. "İyiyim, yeğenim." Dediğinde "Teginim!" diye giren Saltuk'u gördü. "Teginim, Tılsım bikem." Tekrar selam verdi. Çolpan'a bakmıyordu, Evren Alp ile ilişkilerini açık etmişti. Daha da bakamazdı, bir alpe yakışmazdı. Sevdasını gömmeliydi. "Geçmiş olsun, bikem." dedi. Çolpan soğuk terler dökmeye başlamıştı, nasıl yalnız kalacaklardı?
Tilbe içeri girip "Teginim, hadi gelin. Çocuklar seni çağırıyor." Dedi. Tilbe, Çolpan'a baş selamı verip "Tılsım bikem, ben Çolpan bikemle ilgilenirim. Sen de çocukların oyununu izle." Dedi. Her ne kadar reddetse de Tılsım'da kabul etmişti. Oğlunun neşesi Dağ'a geldiğinde artıyordu, kaçırmak istemiyordu. Tılsım çıktığında Saltuk kalkmak için hareketlendi. "Ahhh, unuttum. Çolpan Bike'min yapması gerekenler vardı. Güneş tepeye çıkmadan gelirim, Gök Alpi. Bikemin başında durur musun?" dedi. Saltuk'a söz vermeden "Teşekkür ederim." dedi. Koşarak otağdan çıktı.
Çolpan, Tilbe gibi bir yoldaşı olduğuna daha çok sevineceği bir an bilmiyordu. Her zaman yanındaydı ama bu oyunu istese yapamazdı. Şimdi konuşmanın tek vaktiydi. "Bana yardım eder misin, Gök Alpi? Doğrulayım." Saltuk'un başka çaresi kalmamıştı. Çok dokunmadan kaldırmaya çalıştığında Çolpan menekşe gözlerini ona dikmişti. Anlamaya çalışıyordu. "Suda verir misin?" dedi. Saltuk'un kasları savaşta bile böyle kasılmıyordu, bu gözler ona bakarken ne diyeceğini bilemiyordu fakat suyu verirken bu küçük dağ bikesi onun elini tuttuğunda kendini tutamadı. "Benimle neden oynarsın dağ bikesi? Madem sevdalısın birine, beni de fark ettin. Ne edersin bana? Anlamaz mısın?" Çolpan sözleri karşısında hem sevinmişti hem üzülmüştü.
"Seninle oynadığımı nerden çıkarırsın, Gök Alpi. Hem ne sevdası ne sevdalısı?" Bu sırada Saltuk elini çekti. "Evren Alp ile yaptığın gösteri yetmedi de, şimdi bana oyun oynarsın dağ bikesi?" Çok öfkeliydi karşında bir dağ bikesi olduğunu unutmamak için sürekli bunu tekrarlıyordu ona. Hem kendine yerini hatırlatmak hem de onun kim olduğunu unutmamak için.
"Evren Alp benim eğitmenim ve dağbanbaşıdır. Gördüklerini yanlış anlamışsın." Dedi gözlerini dikerek. Hafifçe gülerek "Böylece itirafı da almış oldum galiba, Gök Alp'i ne dersin?" Saltuk'un aniden eli ayağı boşalmıştı. Bu cadı onunla tekrar oynamıştı. İtiraf almak için yapmıştı. "Dağ cadısı, senin benimle derdin ne?" Bu sırada Çolpan'ın üstüne doğru eğilmişti. Tehditkar bir tavırdaydı ve sinirinin ucuna gelmişti.
"Bikemden, cadıya çok hızlı geçtim. Bundan sonra bana ne diyeceksin, Saltuk?"
Saltuk ne hissedeceğini bilememişti. Adını onun ağzından ilk kez duyuyordu, gözlerini Dağ bikesine çevirdi. Doğrusu sevdasına. İçine kor gibi işleyen bu gözlere daha fazla direnemiyordu. Dağ bikesi yüzünü daha da çok yaklaştırdığında Saltuk nefesini tuttu. Yanağını yanağına değdirdi. "Su için teşekkürler, Saltuk." Dedi. Geriye doğru yattığında Çolpan, işareti verdiği için mutluydu. Saltuk bir süre kıpırdayamadı. Kadının yüzü yüzüne değmişti. Geri çekildiğinde birbirlerinin yüzlerine bakmaya başladılar. İkisi de bir anda gülümsedi, sevdaları başlamıştı o kara yazgı gelene kadar bu tatlı esinti esmeye devam edecekti...
***
Lütfen minikte olsa bir yorumda bulunun. Yazmak açılan yaraya nasıl iyi geliyorsa o yaraya verdiğiniz güzel tepkilerde o kadar iyi geliyor. Sağ köşedeki küçük yıldıza dokunmayı unutmayın!
***
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güz Öncesi
FanfictionDestan 22.Bölüm ile üstünden geçilen karakterleri yaşatmak için yazılmıştır. Çolpan bikenin baharı güz olmadan önce. Bölümler yazılmaya devam edilecektir. Güz Öncesi