"Yeğenim."
"Teyzem!" Batuga sıkıca sarıldı. Kendini bir an Gök Saray'da gibi kapana kısılmış hissetmişti bu koca gökyüzünün altında teyzesini göremeyince. "Neredesin teyze? Sana bir şey oldu sandım?"
"Bana ne olacak, teginim? Koskoca dağ bikesiyim ben!" Batuga gözleri dolu dolu başını salladı. "Bilirim ama ben de Gök Teginiyim. Buna rağmen bazen kötü şeyler oluyor." Çolpan ciddi bir şekilde yeğenine baktı. "Ne gibi kötü şeyler yeğenim?" Yüzünü tuttu ve minik minik akan gözyaşlarını sildi. "Vera bazen anama kötü davranır, bana da... Annem çok üzülüyor. Bir şey diyemiyorum ben de. Çolak ve aksak tegin diyorlar bana." Batuga gülümseye çalışarak konuştu. "Dağ'da kimse bana öyle demez ama sen olmayınca da içim sıkıldı."
Çolpan, Batuga'nın kalbine elini koydu. "Merak etmeyesin, Batuga'm. Teyzen her istediğinde burada olacak." İkisi birbirine sarılırken tarihin bilinmeyen bir sayfasında farklı bir evrende ikisi içinde yepyeni bir hayat başlamıştı. Bu sarılma o kadar güçlüydü ki, yüzyıllar sonra bu hikayeyi okuyan herkesin minik bir tebessüm etmesine neden olacaktı...
Çolpan, bir gündür ortalarda gözükmemesinden dolayı Saltuk etrafta dolanırdı. Batuga'nın yanına girdiğini gördüğünde sevinmişti. "Teginim." diyerek girdi otağa. "Akkız ve Yaman seni dışarıda bekler." Çolpan'a dönüp baş selamı verdikten sonra Batuga'nın çıktığını görünce Saltuk Çolpan'a adım attı ve sıkıca sarıldı. "Çığlığın ve ağlayışın kulaklarımdan silinmez. Nerdesin sen?" Çolpan tanımaya başladığı bir kokuya kendini bırakmış ve sıkıca sarılmıştı. "Rüyamda seni görüyordum, sen ne yapıyordun Saltuk?" Saltuk bu sefer Çolpan'ın yüzünü tutmuş. "Ne rüyası ne dersin sen, Çolpan? Çığlığını ve ağlamalarını duydu herkes. Sonra otağa geçtiniz."
"Anlatacağım, Saltuk. Sadece babama gözükme birkaç gün. Han otağından uzak durasın. Gözler üzerinde olacak." Saltuk kaşlarını çatmış, konuyu anlamaya çalışırdı. "Benim şimdi gitmem lazım. Dağbanlarla talim yapmam gerekir." Çolpan, sevdiğinin ellerini öptü ve odadan çıkarken "Talim yaptın mı, Alçinle?" diye sordu. Saltuk başını iki yana salladı. "Kıskanç bir bikem var ondan korkup yapmadım." Çolpan gülerek otağdan çıkıp dağbanların yanına geldi.
Evren Alp onu gördüğünde derin bir nefes alıp yaklaştı. "Çolpan!" Sarılmamak için kendini zor tutuyordu. Elini Çolpan'ın omzuna koydu. "Candaşım, nasılsın? Çok meraklandırdın hepimizi."
"İyiyim, merak etmeyesin. Korkuttum herkesi." dedi gülerek Çolpan. Evren onun bu davranışını görünce ferahladı. Candaşı gülmeye başladıysa kara bulutları üzerinden atmıştı. "Talime mi geldin?" Başını salladığında ikisi karşılıklı kılıçlarını çıkartıp çarpışmaya başladılar. Evren, Çolpan'da yeni bir şey fark etmişti. Sanki daha güçlüydü. Kılıçlarını savururken daha emindi, yine de Evren dağbanbaşıydı ve dağ cadısı ile baş edebilecek güce sahipti. Bir süre sonra Çolpan'ın zayıf olduğu noktalara hamleler yaptı ve onu yere düşürdü. Elini uzatıp kaldırdığında Çolpan ile ikisi birbirine gülmüştü. Gözleri bir anda onlara yaklaşan Kutay'a çevirdiler.
"Çolpan bikem, nasılsın?"
"İyiyim, Kutay beg. İsterseniz kılıç talimi yapalım." Kutay bu cesaret dolu hamleye gülümsedi ve kılıcını çıkarttı. "Bir dağ bikesinin kılıç talimi teklifini reddedecek kadar delirmedim." İkisi kılıçlarını savurduğunda Evren'de kenarda onları izliyordu. Böylece Kutay'ın hamlelerinin ne olduğunu da görme fırsatı olmuştu. Kutay güçlü bir askerdi belli ki, sağ ayağına kuvvet verip kılıç dövüşü yapardı. Soluna daha az kuvvet veriyordu bu da onun zayıf noktasıydı. Bir süre daha devam ettiler ama Çolpan ile ikisi aynı anda kılıç düşürdüler. Kutay bir miktar bozulmuştu. En nihayetinde dağ bikesi ile berabere kalmamıştı. Neyse ki yenilmedim diye düşündü. Kılıçları alıp birbirlerine selam çaktıklarında Saltuk dağbanların arasına Alçin ile giriş yapmıştı. Çolpan ve Saltuk arasında minik bir bakışma olmuştu. Madem Kutay ile herkesin içinde kılıç talimi yapmaktan çekinmezdi bu hatun, bu cadıdan korkup Alçin ile talim yapmasına kimse engel olamazdı.
Çolpan sinirle güldü. Evren Alp'in yanına geçti. Evren ikisinin de bakışlarını fark etmişti. Karışmaması gerektiğini anlayacak kadar da bir aşk geçmişi vardı. Gözlerini kapattı ve düşündü. Alaca... Beyaz atının üstünde ona gelirdi. Gözlerini açtı ve dağın arasındaydı. Dikkatini Saltuk ve Alçin'de tutmaya çalıştı.
Çolpan bu sırada dimdik duruyor ve gergindi. Alçin kılıçlarını savururken bir anda ters döndü ve Saltuk'a yaslandı. Çolpan bir adım attı öne doğru. Saltuk ne yapacağını şaşırmıştı dokunmuyordu kadına. Dağbanlar ve onları izleyen herkes nefeslerini tutmuştu. Ne yapmaya çalışıyor bu kadın diye düşünüyordu Çolpan. Resmen kendini Saltuk'a yaslıyordu! Saltuk neden donmuş bir şekilde bakardı? Kadın aniden döndü ve kılıcı boğazına dayadı Saltuk'un. Saltuk bu hamleye gülümsedi ve kılıcının tersi ile kadının koluna vurdu. Boğazındaki kılıç yere düşmüştü. "Dikkatli olasın, Alçin hatun." dedi sinirle Saltuk.
Yere düşen kılıcı gördüğünde derin bir nefes aldı Çolpan. Temas etmesi gereken bir durum yaşamamıştı Kutay ile ama bu Alçin herkesin içinde bu teması göstermekten çekinmez, niyetini belli ederdi. Saltuk'a gözlerini dikti Çolpan. Saltuk sevdiğine kısa bir bakış attı ve o bakışta tanıdık öfkeyi görünce kendini küfür etti.
O sırada onları izleyen bir çift gözün varlığından habersizlerdi. Toygar han kızına ve Saltuk'a gözlerini dikmişti. Çolpan'ın Alçin'in hareketinde öne adım attığını fark etmişti. Demek ki, bunların ilişkisi var gibidir. Nasıl anlarım ben bunları? Kızına odaklandı, ateş gibiydi. Saltuk'u da ateşe atacak gibi dururdu. Ah Çolpan, rüyan yalan mıydı? Yok yok, rüyayı da yalan söyleyemez herhalde bu kız. Hem kutlu rüya göreceğini Kün Ata söylemişti. Kendine gelesin, Toygar. Toygar derin bir nefes aldı. Kılıç talimi yapan alana doğru geldi.
"Bilirsiniz, deniz obası da aramıza katıldı. Gök'ten ise Saltuk vardır. Bu süreçte talimleri arttırın." Evren Alp'e döndü. "Çolpan'ı sıkı çalıştırasın Evren. Programında bir boşluk olmasını istemem." Evren alp bağır bastı. O sırada Akkız ve Batuga'nın seslerini duyuyorlardı. Akkız tahta kılıcı ile Batuga'yı çalıştırıyordu. Evren Alp, Toygar Han ve Çolpan bike ikisine baktı. Üçünün de içine huzur doldu. Toygar han, bu eksik torununu sevmekte zorlardı ama Dağ'a geldiğinden beri torunu ile bağ kurduğunu düşünürdü. Bu huzuru bir türlü adlandıramazdı ama farklıydı bu huzur. Üçü de farklı hissederdi, bu iki küçük çocuğa bakarken bilmezlerdi bu iki çocuğun kaderi dün değişmişti üçünün kaderinin değiştiği gibi.
Bazen hayat upuzun yollar ve hikayeler yazardı. Bu hikayeler zorlu ve tozlu yollardan geçmek zorunda bırakırdı. Akkız ve Batuga için bu kirli yollar açılmadan hikayeyi yazacak olan canavarın çukura düşmesi ile son bulmuştu. Bu iki küçük çocuğun mutluluk sesleri obada yankılandıkça herkesin içinde bilinmez bir huzur gelecekti...
İşte tam bu anda gözlerini Saltuk'a çevirdi Çolpan. Bilirdi, Saltuk ona baktığında hissederdi. Öfkeli bakışlarını Saltuk'a sabitlediğinde Saltuk başını yana eğerek masum olduğunu anlatmaya çalıştı. Sinirle güldü, Çolpan. Tam o sırada Alçin'in Saltuk'un yanına gelip bir şey verdiğini gördü. Küçük bir bitig vermişti, utangaç haliyle Alçin. Çolpan başını aşağıya eğmiş, kilitlenmişti. Gök alpi bitigi almak zorunda kaldığında Çolpan kılıcını tuttu. Seni bitireceğim Alçin ama önce Saltuk'un boğazını kesmem gerek diye düşündü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güz Öncesi
FanfictionDestan 22.Bölüm ile üstünden geçilen karakterleri yaşatmak için yazılmıştır. Çolpan bikenin baharı güz olmadan önce. Bölümler yazılmaya devam edilecektir. Güz Öncesi