11||LAL

457 21 13
                                    

-Araya yine uzun bir süre girdi. Ve ben yine bölümü geç attım. Maruz görün beni lütfen. Ben görmüyorum ama siz yine de görün:) Geçen bölüm 8 bin kelimeydi bu bölüm ise 11 bin kelime. Belki gönlünüzü alabilirim diye düşündüm. Yavaş ve sindire sindire okumanızı tavsiye ediyorum. Tabii oy ve yorumları da unutmayın lütfen :) O zaman ne diyoruz;

Keyifli  okumalar...

Sertap Erener - Lal
Kıraç - Yaşamam artık
Kıraç - Gecenin Kemanı
Ahmet Kaya - Acılara Tutunmak
Delta Spirit - People C'mon

Sertap Erener - LalKıraç - Yaşamam artık Kıraç - Gecenin KemanıAhmet Kaya - Acılara TutunmakDelta Spirit - People C'mon

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Sessizliğin çok şeyi öldürdüğüne şahit oldum."
(SYLVİA PLATH)

FEVERAN
🕊️
LAL


Yazar'dan...

Sessizlik, insanoğlunun çığlığıydı. Mesken tutmuş bedenlerin birbirleriyle olan, savaşın galibiyetiydi! Sessizliğin sesinden bahsetmiyorum. İnsanoğlunun kendine karşı olan sessizliğinden bahsediyorum. Aslında içi boş sanılan her sessizliğin altında, cevaplar yatıyordu. Kimisine anlamlı gelen cevap, kimisine de boş bir sözden ibaret olabiliyordu. Bu his, bütün hisleri yenebilendi. Öfkeyi alt eden, onu bastırandı.

Birbirini duyanlara ise, ruhun bir olma çabası deniliyordu. Derinlerden gelen fısıltıyı, duyan ruh, birdir ve bir olmaya devam edecektir. Çünkü onların bedenlerinden önce ruhları hareket ediyordu. Konuşmalarına, kendilerini ifade etmelerine gerek yoktu. Bir bakışla, bir hareketle kendilerini açıkça anlatabiliyorlardı. Gökyüzündeki ruhların dansı! Yeryüzünde yeri olmayanların yuvası! İçinde kaybolduğumuz bu yeryüzü, içimizden akıp giden insanlarla beraber bizi yutuyordu.

İnsanın bir dayanma gücü vardır. Gücünün nerede ne şekilde ve ne zaman biteceğini kimse bilmez. Bilinmezliklerle dolu bu koca dünyada, insanoğlu nasıl da büyük konuşuyordu. Nasıl da uslanmıyordu!

İnsan, insanın katilidir. Birbirimizin ellerinde ölüyor ve can çekişiyoruz. Keyifle de izlemekten asla kaçınmıyoruz. Çünkü bize daha çocuk yaşta, okulda rekabeti, sokakta ezmeyi, aile arasında ise hor görmeyi aşılamışlardı. Bunların temel taşı ise, kıskançlık duygusuydu. Herkesten daha iyi olma çabasıydı. Bu fani dünya da başrolün bizzat kendimiz olma isteğiydi.

Yeni doğan erkek çocuğu için, çok canlar yakacak, aslan parçası, paşa gibi tabirlerle onu yıkılmaz olarak lanse ettiklerinden, o erkek çocuğu büyüdüğü vakit ağlamanın sefil ve utanılacak bir duygu olarak görüyor. Gözünden akmayan yaşlar, ruhuna batıyordu. Beraberinde ise öfke, kontrol bozukluğu ve yalnızlığı getiriyordu. Etrafındakilere de zarar vermekten asla kaçınmıyordu. Çünkü ailesinin, yaşadığı toplumun isteği bu yöndendi. Erkektir yapar dediler ve onun insan olduğunu unutulalar!

FEVERANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin