Yerimden fırlayarak kapıya gittim kapıyı açar açmaz karşımda babaannemle konuşan varlıklar vardı. Hepsinin ağzından aynı anda şu kelimeler dökülüyordu. SAKIN DIŞARI ÇIKMA!
Sözlerine aldırış etmen kendimi dışarıya attım direk babaannemin kafasının koptuğu yere doğru koştum, karşımda babaannemin başsız cesedi vardı. Öyle yüksek bir sesle bağırdım ki sesimin etrafta yankılandığını duydum. Evin önünden bu yana beni izleyen varlıklar öyle yüksek sesle mırıldanmaya başladılar ki kendi, bağırış ve ağlama sesimi kendim duyamamaya başlamıştım. Aralarından kısa boylu olan varlık öne çıkıp ta kendi dilinde bir şeyler söyleme başladı ama sanki onların dilini biliyormuş gibi ne dediğini oldukça net anlıyordum.
קח את החסד ותן לנו להיכנס
)Lütfu al ve içeri girmemize izin ver)
Söylediğine cevap vermeyince aynı cümleyi onlarca yüzlerce kez tekrarlamaya başladı. Kulağımı tıkıyordum ağlıyordum ama ses sanki kulağımdan değil beynimin içinden bana nüksediyordu. Uzun bir süre böyle devam etti artık sesinin tonundan ve tekrarından babaannemin cesedinin kenarına kıvrılmış acı çekiyordum. Bir anlık sessizlik oldu ve ardından aynı ses yüksek bir sesle;
להיכנס לבית
(Eve Gir)
Diye bağırdı. Daha ne olduğunu anlayamadan arkamda öyle müthiş bir sıcaklık hissettim. Arkamda bir şey deli gibi nefes alıyordu, o kadar çıkmazdaydım ki önümde Mina dan bana kalabilecek olan varlıklar arkamda ise bilmediğim ama Mahzeri olduğunu tahmin ettiğim ama olmasın diye dua ettiğim bir varlık vardı. Arkamı dönmeye korkuyordum. O sırada arkamdan dua sesleri gelmeye başladı, arkamdaki sıcaklık birden yerini rüzgâra bırakmıştı. Fırsattan istifade arkamı döndüğümde dedem balkondan bir şeyler okuyarak inmeye çalışıyordu. Karşısında ise tüm öfkesiyle beraber Mahzeri duruyordu.
Tam dedeme atak yapacağı sırada dedemin etrafını geçen gece kapıda gördüğüm cinler belirmeye başladı. Mahzeri o kadar öfkeliydi ki sanki vücudundan lavlar akıyordu. Ayağa kalktım solumda dedem ve Mahzeri sağımda ise Lütuf un sahibini korumak isteyen onu kendi tarafına çekmek isteyen cinler vardı. Seçimi düşünürken bunca şey olurken Mahmud ve kabilesi neredeydi. Peki, beni hiç takip etmiyor muydular?
O sırada aklımdan koruma kalkanını kaldırmak için tam uç kısmına çizilen çizgiyi bozmak geldi. En mantıklısı buydu çünkü dedem Mahzeri yüzünden balkondan inemiyor, önümde babaannem sandığım varlığın cesedi duruyor ve dışarıda ise Mahzeri ye kan kusturmak için bekleyen Lütuf un güçlü ve kalabalık taifesi duruyordu. Anlık bir hareketle çizgiye doğru koştum ve korumayı kaldırdım. Dışarıda bulunan taife bir anda içeriye doluşu verdi ve Mahzeri'nin etrafını sardı ve o an herkesi şaşırtacak bir şey oldu Mahzeri diye etrafı sarılan varlık bir anda kötü bir kahkaha patlatıp beni işaret etti. Herkes bana döndüğünde çizginin biçimsiz kocaman bir el boğazıma yapıştı son hatırladıklarım bunlar.
Dede:
Yetişemedim, canım kızım gözümüzün önünde Mahzeri'nin kurduğu tuzağa yenik düşerek seni ona teslim ettim. Bedenin burada ama ruhun... O güzelim saf ve temiz ruhun o şeytanın elinde.
Seni kurtaracağım kızım ne pahasına olursa olsun.
Ah bu ağrıda ne böyle ben neredeyim. Dede buradayım beni duyuyor musun?
Ah bileğimde ki ağrı beni öldürmeye yetecek gibi, etraf çok karanlık neden ışık yakmıyorsunuz neredeyim ben, yavaşça toparlanıp ayağa kalkmaya çalıştığımda zincir sesleri işittim sağ elimle sol bileğime dokunduğumda soğuk ve metalik bir şeyin bileğime geçirilmiş olduğunu anladım biri beni kaçırıp bir yere kelepçelemişti. Avazım çıktığı kadar bağırıp yardım istemeye başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lidya
HorrorYaşamak, içindeki umutsuzlukla birlikte garip bir umuttur. Bu karanlıkla aydınlık arasındaki ince sınırda, ben, belki de başka bir dünyadan sıyrılarak bu dünyaya adım attım. Benim adım Lidya. Ben, karanlığın en derin köşelerinde saklanan, çoğu insan...