Mahzeri 'den şimdilik kurtulmuştum, fakat güçlü bir şekilde tekrar geriye geleceğine emindim. Şimdilik buradan nasıl kurtulacağımı düşünmeliydim. Meşalenin aydınlattığı odanın içersin de sakince gözümü gezdirdim, duvarın karşı kenarında sivri ve sert bir cisim duruyordu. Var gücümle zincirlere asılmaya başladım. Gücümü ne kadar versem de zincirler milim milim hareket ediyordu. Yavaş yavaş ilerliyordum neredeyse hedefe varmak üzereydim ki biri si zincirleri öyle sert çekti ki sert bir şekilde arkamdaki duvara yapıştım. Canım çok acımıştı, tekrar denemek istedim fakat ne kadar ilerlemek istesem de zincir hiç hareket etmiyordu. Bir anda önümde iki tane asker görünümünde varlık belirdi öyle korkmuştum ki altıma kaçırmamak için kendimi zor tutuyordum. O iki asker kılıklı cin kollarım tuttuğu gibi aşağı alarak duvara sabitlediler kollarımı hiçbir şekilde hareket ettiremiyordum. Tam dua okumaya yeltenecektim ki bir el o kadar sıkı ağzımı kapattı ki hiçbir şey yapamadan çaresiz şekilde ne olacağını beklemek kaldı.
Karşıdaki kapı aralandı içeriye gözleri kor alev gibi yanan uzun boylu kollarındaki damarlarda kan yerine lav akan çirkin ve iri yapılı bir varlık girdi. Yanımdaki varlıklar kafasını çevirmesini beklemeden ortamdan toz olmuştular, varlığı bile cinleri korkutan bu varlıkta kimdi?
Karşıma gelince istemsizce de olsa korkudan vücudum terlemeye ve titremeye başlamıştı. Alaycı bir gülümseme takınmış olduğu yüzünde kor alevden bir çift göz bulunan varlık beni acınası bakışlarıyla süzüyordu.
Meftun:
-Kim olduğumu merak ediyorsun dimi?
Bu cüssenin altından normal bir ses tonu da beklemezdim ya zaten
Meftun:
-Sen sormadan ben söyleyeyim, ben senin AZRAİLİN olacak varlığım Mahzeriden sana bir hediye getirdim.
Cümlesini bitirir bitirmez ellerinle boğazıma yapıştı ve kor gibi alev alev yanan gözlerini gözlerime dikti. Boğazımı sıkmaya devam ederken aldığım nefes ilk olarak yanmaya daha sonra ise yavaş yavaş kesilmeye başlamıştı.
Meftun:
İlk olarak nefesini ateşler içerisinde yakacak daha sonrada yavaş yavaş nefesini kesmeye başlayacağım pis çamur. Seninle işim bittiğinde artık gözlerin alev rengi olacak ve tenine artık benim bıraktığım siyah lekeler eşlik edecek, tabi dayanıp hayatta kalabilirsen.
Nefesim kesiliyor, hayır gözlerim kararıyor bu kadar mı gerçekten ömrüm burada sona mı eriyor, yavaş yavaş vücudum titremeye başlıyor gözlerim yanıyor elveda dede elveda doya doya yaşayamadığım hayatım.
Dede:
-El-vira ile birlikte Lidya'nın odasına doğru ilerliyor, neler yapabileceğimizi düşünüp konuşuyorduk. O sırada odanın içerisinden sesler gelmeye başladığında El-vira benden önce hızlı bir şekilde odaya girdi. Odaya girdiğimde Lidya'nın bedeni titriyor vücudunun çeşitli bölgelerinde yanık siyah izler belirmeye başlıyordu. Endişeli bir şekilde sureler okumaya başladım. Benimle birlikte El-vira da süre ve bazı tılsımlı ayetleri okuyor Lidya'yı içerisinde bulunduğu kötü durumdan kurtaramasak bile bir nebze dayanabilmesi ve güçlü kalabilmesi için dinç tutmaya çalışıyorduk kısa süren titremeden sonra, beden kendini aynı vefat etmiş bir kişinin bedeni gibi salmıştı. Gözümden bir damla yaşın süzülüp yere doğru düştüğünü hissettim kızım, gözlerimin önünde hayatına veda mı etmişti yoksa.
Ölüm, sessizliğini çaresiz öksürüklerim ve yanık nefesim bozmak üzereydi. Aklımda sürekli dönen bir resim bir metin vardı ama bu metin neyin nesiydi. Öksürmemek için kendimi zor tutarken, alev alev yanan gözlerimi kapattım ve aklımda geçen resme acılarıma rağmen odaklanmaya çalıştım. Resim, bir parşömeni andırıyor, kelimeler ise anlam veremediğim şekilde tanıdık geliyordu. Anlam veremediğim bir şekilde içimden kelimeleri tekrarlamaya başladım. Gözlerimi yavaşça aralayarak odanın içerisini yavaş yavaş en uç noktasına kadar izlemeye başladım. Yanımda yine asker varlıklar vardı. Fakat o ve Mahzeri yoktu. İçimden tekrarladığım kelimeleri yavaş ve düşük tonda tekrarlamaya başladım, sesim yavaş yavaş yükseliyor yükseldikçe içimdeki alev yerini yavaş yavaş öfkeye bırakıyor gözlerime değen alev daha da harlanıyor fakat beni yakmak yerine yavaş yavaş içimde bir gücün yükselişe geçtiğini hissediyordum. Son kez tekrar etmek için yüksek bir sesle
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lidya
TerrorYaşamak, içindeki umutsuzlukla birlikte garip bir umuttur. Bu karanlıkla aydınlık arasındaki ince sınırda, ben, belki de başka bir dünyadan sıyrılarak bu dünyaya adım attım. Benim adım Lidya. Ben, karanlığın en derin köşelerinde saklanan, çoğu insan...