Daha ne kadar ileri gidebilirlerdi? Bu kişiler, bu kadınların bedenlerini zorla parayla satarak nasıl mutlu oluyorlardı? Ne kadar iğrenç şeylerdi değil mi bunlar? Can yakıcı. Derin'in bunları düşünürken bile canı yanıyorken yaşayanlar ne haldeydi kim bilir? Onların yaşamış olabileceği şeyleri düşündükçe ne kadar çok parçalandıkları hançer gibi saplanıyordu yüreğine. Yüreğinden çıkmıyordu bu hançer.
Baba nedir? Baba kahraman demektir. Baba rol modeldir. Aşık olunacak bir adamdır. Diğer çocukların babası böyleyken neden benim babam böyle değil? düşünceleriyle boğuşuyordu Derin.
Baba kelimesi ne güzel bir kelime değil mi? Ama Derin'in ağzından baba kelimesi çıkarken küfür gibi çıkıyordu. Bahadır, baba gibi kutsal bir kelimeyi hak etmiyordu. Kahraman babalara hakaretti bu.
Emniyetin önüne doğru yaklaştıkça düşünceleriyle dolu bir kaptaydı sanki. Düşünceler kabın içini tıka basa doldurmuş, kendisi de içerde mahsur kalmıştı sanki. Çırpınıyordu oradan çıkmak için. Ama ağzına kadar dolmuştu kap. Kendisini kurtaramıyordu. Kendisi kurtulsa bile vicdan azabı çekerdi. Babasının çekmediği vicdan azabını o yaşıyordu.
Yolda zor yürüyordu. Beynindeki düşünceler ona ağır geldiğinden bacakları sağlam basmıyordu yere.
Düşünceleri onu boğarken, bir ses onu düşüncelerinden alıkoydu. Ses Akgün'ün sesiydi.
''Derin!'' diye haykırdı çocuk. Yüzü darmadağın olmuştu. Yara bere içinde kalmış bir şekilde Derin'e doğru koşuyordu. Bir tek bedeni değil ruhu da yaralanmıştı bu gece. Gözlerinin önünde babasının katil oluşunu izlemişti. Hayalleri olan genç bir kadını öldürdüğüne şahit olmuştu.
Derin, arkasına döndü. Gözleri Akgün'ü görünce şaşkınlıkla açıldı. ''Akgün! Ne oldu sana böyle'' diyorken elleri Akgün'ün yüzünde geziyordu.
''Uzun hikaye.. Önce Çiğdem ile Aras'ı emniyetten kurtaralım.. Çünkü güvenli ellerde değiller,'' dedi. Parmaklarının arasına Derin'in parmaklarını geçirip yürümeye başladı.
''Neden güvenli olmasın ki? Ali amcam orada..'' dedi Derin, her şeyden habersizce. Bilmiyordu ki amcası da babası gibiydi.
''Ali amcan... O da, onlar gibi birisi.'' dedi kısık bir sesle. Derin olduğu yerde kalakaldı. Kafasını yan yatırıp dolu gözlerle Akgün'e baktı. ''Ne demek onlar gibi birisi?''
''Babamın yanındaydı. Derin anlasana...'' Derin kabul etmedi. Kafasını olumsuz bir şekilde salladı. Akgün, Derin'in kollarını tutup sarstı. ''Derin, şimdi sırası değil. Gidip kurtaralım. Koskoca emniyetten nasıl kurtaracaksak.''
Derin, ruhsuz bir şekilde, Akgün gibi koşmaya başladı. Gördükleri olay karşısında dona kaldılar. Kalabalık bir polis grubu Aras ile bir kıza silah doğrultmuştu.
''Ali amca...'' dedi çaresizce Derin.
''İndirin silahları,'' dedi yeğenini görünce Ali. ''Siz içeri geçin, sorun yok.'' diye emir verdi.
''Aras, ver kızı.'' dedi soğuk sesiyle. Derin, Aras ile Çiğdem'in önüne geçti. ''Doğru mu? Gerçekten sen de mi?'' diye sordu.
''Derin, duygusal konuşmalarını çekmeye niyetim yok. Kızı verin, gidin. Bu konuda da hiçbir şey yapmayın.'' Sesinin soğukluğu Derin'in tüylerini diken diken etti. Derin, ilk defa amcasının farklı bir yüzüyle karşılaştı.
Derin, Aras ile kıza dönüp, ''ÇABUK GİDİN BURADAN!'' diye bağırdı. Amcasına yaklaşıp, göğsünü yumruklamaya başladı. ''Sen de mi?'' diye fısıldadı. Gözlerinden yaşlar dökülüyordu. ''NASIL BABAM GİBİ OLABİLDİN!'' diye bağırdı. Bu sefer sesi kısık değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ev: Sinestezi
Teen FictionSeni yazdım bu şarkıya. Etrafında dönen melodileri döktüm bestelerime. Bana hissettirdiğin rengi çizdim kağıda. Sen benim mavim ve melodimsin Derin'im... ⌂⌂ Sadece babalarımızın yaptıkları kötülükleri düzeltmek istedim. Neden bunun bedeli ağır oluyo...