16. BÖLÜM | ODA

169 281 192
                                    

MUAAH ilk girişte öpücükle karşılayım dedim. Hoş geldiniz, efendim.

Bölümlerin gidişatı nasıl gidiyor?

İlerleyen bölümlerde ne olmasını isterdiniz ya da bir tahmininiz var mı?

Ve ben 1. kişi bakış açısından bu kitapta yazmamaya karar verdim. Çünkü bu kitaba en iyi tanrısal bakış açısı yakışıyor.

Ve lütfen hayalet okuyucu olmayın. Burada emek veriyorum. Keşke bir oy ve en az bir yorum atsanız ve bende mutlu olsam<3

İYİ OKUMALAR <3<3<33<3<<3<33<<3<3

Sistem çöküyordu. Tek çöken bilgisayarların sistemi değildi. Sancar'ın beyni yavaş yavaş çöküyordu. On saat boyunca ayakta kalmış, porno sitesinin bilgilerini hacklemeye çalışıyordu.  Odasının yarısı masa ve bilgisayar kablolar ile oluşurken, bir köşede açık çekyat bulunuyordu. Kablolara dolanmış kağıtlar, çöpler vardı.  Duvarın bir tarafı plaklarla asılıyken diğer tarafı led ışıklı tablolar asılıydı.

 Odanın rengi siyahtı. Perdeleri simsiyah ve yerlere kadar sürünen bir türdü. Çekyatı da siyahtı. Kendisi ile ilgili her şey siyahtı. Ama Akgün onu lacivert ve kırmızı görüyordu. Akgün için Sancar; tutku, zeka, duygusallığı, otoriterliği yüksek biriydi.

Naz, çekyata uzanmış üstüne pikeyi örtmüş uyumaya çalışırken, Sancar kendi halinde söyleniyordu. Bu söylenmesinden dolayı Naz uyuyamıyordu. 

''Çok gürültülüsün,'' diye homurdandı Naz.  Gözleri uykusuzluktan dolayı ateş gibi yanıyordu.

Sancar, burnundan kayan gözlüğü işaret parmağı ile yukarı kaldırırken, ''Burada uyumak yerine evine gidip uyu o zaman. Ailen merak eder.'' Naz, bir gün boyunca Sancar'ın evinde kalmıştı. Annesine arkadaşımda kalacağım diyerek bahane uydurmuş ve gitmişti. Aslında annesi Ahu bunu kabul etmemişti. Çünkü; Şu an ortam gergin. Kalman gerekir, dışarısı tehlikeli olabilir. Dese de Naz bildiğini okuyup gitmişti.

Dışarısının tehlikeli olup olmadığı umurunda değildi. Tek düşündüğü porno sitesinde ki bilgileri alıp savcılığa vermekti. 

''Evim şu an ev gibi hissettirmiyor,'' dediğinde Sancar ona dönüp anlamsız bakışlarıyla baktı. ''Yani dışarıdan gelen tehlikeli olaylar yüzünden, ailem gerginken evim ev gibi hissettirmiyor.'' Naz'a göre ev; Huzur dolu bir yerdi. Annesi ve anneannesi gibi kokardı o ev. Hayatında ki birinci sıraya koydukları kişilerinin gergin olmasını istemiyordu. Onun için bunu çözmeliydi.

Teyzesi Derin'in güya tatil diye gittiği yer aslında Çiğdem'i, Oğuzların tehlikesinden korumaktı. Bunu biliyordu, ne kadar ona bu bir tatil dense bile. 

''Ev zaten ailen ile bulunduğun her durum değil midir?'' Sancar, sandalyesinden kalktı ve Naz'ın yattığı çekyatın baş ucuna oturdu. ''Ev zaten ailedir. Ailen mutlu, acı içinde ya da huzursuz ve tedirgin olduğunda onların yanında durup birlikte başa çıkmalısın. Aile demek bu değil midir?''

''Biz biraz, sorunları tek başımıza halletmeye çalışan bir aileyiz. Büyük ihtimalle şu an Derin ablam tek başına çözümler üretmeye çalışıyor, Anneannem bizi korumak için kaçmayı düşünüyor, Annem ile Çağrı dayım Oğuz'u öldürme planları yapıyordur.'' 

Sancar, Naz'ın son dediğinden sonra ona kaşları çatık ve şaşkın bir şekilde baktı. Naz, Sancar'ın tepkisine gülüp, ''Salak,'' diyerek koluna vurdu ve devam etti. ''Şaka yapıyorum.''

''Birlik olmayı bilmeyiz biz. Birbirimizi gizli saklı koruruz,'' dedi Naz. Sancar, Naz'ın yanına uzanıp, kafasını ona döndürüp onu izlemeye başladı. Tombul yanaklarına baktı. Sıktırmalık yanakları olduğunu düşündü. Gözleri ceylan gibiydi. Biraz şeytan gibi baksa da içinde ki masumluğu görebiliyordu. O masumluğun derinlerde bir yerde olduğunu da anlamıştı. Naz'ın saflığını sakladığını düşündü. Kendisine bilgisayarlarda olduğu gibi virüslerden koruma programı kurduğunu da düşündü.

Ev: SinesteziHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin