İyi okumalar bölüm sonunda oy vermeyi unutmayınnn <3Derin'in verdiği en büyük savaş babasına olan hisleriydi. İnsanlığı ve vicdanı ondan nefret ederken, diğer küçük kız çocuğu ruhu babasına karşı olan özlem ve sevgi vardı. Bu özlem ve sevgiden dolayı kendinden iğreniyordu. Daha hâlâ bu adama karşı içindeki yarım kalan kız çocuğun ruhunda babasına karşı nasıl öldüremediği hisler vardı? Bu hislerle boğuşmaktan yorulmuştu. Babasına ait anılardan kaçmaya çalışıyordu. Onun içindeki yarım kalan özlemin ortaya çıkmaması için, kendinden nefret etmemesi için babasına ait anılardan kaçıyordu.
Zor bir kaçıştı. Çünkü anılar her tarafını sarmıştı. Ya küçük kız çocuğunu içinde öldürüp bu duygulara son bulmalıydı ya da bu sevgisinden dolayı kendine olan nefretini devam ettirmeliydi. Bunun başka çözümü yoktu. Anıların ve hislerin ruhunu delip geçtiğini düşünürdü hep. Belki de ruhunu delip geçen kendine haksızlık edip nefret etmesiydi.
Bir insan kendisiyle barışık değilken nasıl hayattan zevk almaya başarabilirdi ki? Ruhunu zehirli kelimelerle bıçaklayarak nasıl mutlu olabilirdi ki? Zaten bulunduğu hayattan dolayı yaşamak zorken, kendisi neden bu durumu daha da zora sokuyordu?
Lunaparka girdikleri an aklındaki ve kalbindeki acıdan, susturamadığı fısıltılardan dolayı koşarak tuvalete koşturmuştu. İnsanların tuhaf gözleri koşturmasını izliyordu. İçindeki zapt edemediği duygular midesinde bulantıya sebep olmuştu. Lavaboya girdiği an tüm kabinleri tıklatmıştı aceleyle. En sondaki kabine girip içindeki tüm zehri, nefretini, hissettiği istemediği sevgiyi kusmuştu.
Kabini kapatıp arkasından kitlemesinin ardından üstündeki tişörtü çıkartıp ağzını tıkmıştı. Üstünde sadece spor atletiyle kalmıştı. Tüm içindeki duyguları atmak için bağırmıştı. Bağırmak duygularının sonu olmasını dilemişti. Ama bağırdıkça duyguları daha da boğazını bir sarmaşıkla sıkıyordu. O sarmaşığın dikenlerinden kurtulmak istedi, deli gibi.
Akgün, Aras ile Çiğdem'i bırakıp Derin'in arkasından koşarak gitmişti. Çok telaşlanmıştı. Derin koşarak gittiğinde mavinin koyulaştığını görmüştü. Ve bu koyu rengi hiç sevmemişti. Kadınlar tuvaletinin önüne geldiği an girip girmemek arasında kaldı. Çıkan kadınlardan bir kaçının sözlerine şahit oldu.
''İçeride kusan ve ağlayan kız her halde lunaparkı pek sevmedi.'' Bu sözle Akgün içeriye dalmıştı. İçeriye girdiği an kadınlar ona kızarak çantasıyla vursa da umursamayıp ''Derin! Hangi kabindesin?'' diye bağırdı. Derin, Akgün'ün sesini duyduğu an yüzünü silip dudaklarının arasından tişörtünü çıkarmıştı. Derin, Akgün'ün seslenmesine cevap vermemişti. Gider belki diye düşünmüştü. Yalnız kalmak istiyordu çünkü. Bu halini görmesini de istememişti.
Akgün tüm kabinleri tıklayıp ters cevap aldıktan sonra en sondaki kabinden ses almayınca Derin'in orada olduğunu anladı. Alnını kapıya dayadı ve konuştu. ''Derin'im... Lütfen kapıyı açar mısın? Kırmak istemiyorum.''
Cevap bekledi Derin'den. Ses gelmediği için tekrar nahif bir sesle konuştu. ''Kapıyı kıracağım eğer açmazsan...'' dediğinde kapı kilidinin sesini duydu. Kapıyı aralayıp açtığında Derin'i yerde dizlerini kendine çekmiş, ceylan gözlerinin kıpkırmızı olmasıyla karşılaşmıştı.
Yavaşça sevdiği kızının karşısına çöktü. Ellerini, ellerinin arasına alıp zarar vermeden öptü. Akgün her öptüğünde, Derin'in kalbi çırpınıyordu. Kızarmış gözlerini kapadı ve ruhunu karşısındaki narin çocuğa teslim etti. Onun sevmesine izin verdi.
Akgün, Derin'in önüne gelen saçlarını elleriyle tarayıp kulakların arkasına sıkıştırdı. Yüzünü daha net görmüştü bunun sayesinde. İki eliyle genç kızın yüzünü tutup dudak kenarından öptü. Orada bir süre durdu. İkisi de nefeslerinin birbirine karışmasına izin verdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ev: Sinestezi
Teen FictionSeni yazdım bu şarkıya. Etrafında dönen melodileri döktüm bestelerime. Bana hissettirdiğin rengi çizdim kağıda. Sen benim mavim ve melodimsin Derin'im... ⌂⌂ Sadece babalarımızın yaptıkları kötülükleri düzeltmek istedim. Neden bunun bedeli ağır oluyo...