Pişttt...
Ben geldim... Bu aralar birileri size bu sesle seslenebilir. Hazır mısın sevgili tatliş? Evet, evet sana söylüyorum. Umarım okuduğun satırları beğenirsin...
Klasik...
Ne Diyoruz?
Keyifli ve Bol Yorumlu Okumalar Tatlişlerim...
Bugün inanılmaz huzurlu kalktım yataktan. Pencereyi açıp baharın o inanılmaz kokusunu içime çeke çeke kollarımla kucakladım mis gibi havayı. Bugün olacak olan şeylerin hiç birini umursamamak için kendime söz verdim. Camdan baktığımda hemen evin önündeki ağacın ufacık açmaya başlayan yapraklarına gülümsedim. Huzurumla selamladım tüm doğayı. İşte tam o sırada yüzümde gülümseme ile kolumu pencerenin pervazına çarptım. Ay canım çok yandı. Hani şu küçük parmağınızı sehpaya çarptığınızda olan elektriklenme tüm vücuduma yayıldı. Ben Elif. Bunun gibi daha bir sürü sakarlıkla mücadele ederken beni okuyacaksınız. Ne yapayım kızlar elimde değil. Her seferinde nasıl başarıyorum bilmiyorum ama bir şekilde canımı yakmayı beceriyorum. Hiç bizde öyle demeyin. Valla okuyunca bana hak vereceksiniz. Ben sakarlığın boyut atlamış haliyim.
İş kıyafetlerimi giyip odadan çıktım. Anneciğimin yanına gittim. O çoktan uyanmış, beni bekliyordu.
"Günaydın pamuğum. Bugün nasılsın" Deyip yanağına kocaman bir öpücük kondurdum. Bana gülümseyerek cevap verebildi sadece. Annem beş yıl önce geçirdiği felç yüzünden yatağa mahkum kalmıştı. Hiç bir ihtiyacını kendi karşılayamıyordu. Sadece gülüyor ya da ağlıyordu. Ama ben usanmadan bıkmadan gün içinde olan her şeyi ona anlatıyordum. Benim ondan başka kimsem yoktu ki! Sadece ikimizdik bu koca dünyada. Bir de ben evde olmadığım zamanlarda, bakımıyla ilgilenen Fatma ablam vardı. Benim kadar ilgiliydi anneme karşı. Gözüm arkada kalmıyordu o evdeyken. Hatta ben gelene kadar evin temizliğini yapıyor, yemek işiyle de ilgileniyordu. Ben ona ne kadar ücret verirsem vereyim yaptığının karşılığı olmazdı. Rabbim ondan binlerce kez razı olsun. Benim konuşamayan bir annem vardı ama Fatma abla annemin yerine işe giderken
-"Kızım dikkatli ol. Kimseye güvenme. Her zaman sır alan ol, sır veren olma" derdi. Allaha emanet eder yanaklarımdan öper işe gönderirdi.
İstanbul gibi bir şehirde işe gidiyorsanız sabah altıda kalmanız gerekir. Kalabalık ve trafiği felaket bir şehirdi. Önce minibüs, sonra metrobüs ve en son da tramvaya binip iş yerime bir on dakika yürüdükten sonra ulaşıyordum. Saat sekiz de binaya giriş yapmış oluyorum. On sekiz katlı binanın on beşinci katında bir muhasebe şirketinde çalışıyorum. Elbette muhasebeci olarak! Sayılarla uğraşmayı kendimi bildim bile hep sevmişimdir. Liseyi bitirdikten sonra hemen üniversiteye başlamıştım. Bölümümü birincilikle bitirdiğim için, birçok teklif almıştım. Ama nedense bu şirketin teklifini kabul etmiştim. Annem o zamanlarda sağlıklıydı. Onunla birlikte ince eleyip sık dokumuştuk. Gidiş gelişim zor olacaktı ama buranın iş geçmişine baktığımızda büyük firmalarla çalışan ve babadan oğla devreden köklü bir şirket olduğu için burada karar kılmıştık.
Hiç bir zaman verdiğim kararlarda pişmanlık duymamışımdır. Zorluklarla karşılaşsam bile, kaderimin bu olduğuna kanaat getirir ve asla isyan etmezdim. Babamı kaybettiğimde bile asla isyan etmemiştim. On sekiz yaşındaydım babam kullandığı tır kaza yapıp öldüğünde. Anneciğimle bizi baş başa bırakmıştı. Ama giderken bile bizi yüz üstü bırakmamıştı. Çalıştığı şirketin verdiği tazminatla şuan oturduğumuz evi alabilmiştik. Yıllarca direksiyon çevirip dört teker üzerinde bizim iyi bir hayat yaşayabilmemiz için uğraşmıştı. Evimizde asla yüksek sesle konuşma bile olmamıştı. Annemle babama ne zaman baksam birbirlerini hep gülerek bakarlardı. Babam harika bir insandı. Benimle her zaman arkadaş olmayı tercih etmişti.
-"Benim oğlum yok ama Allah'ıma şükürler olsun ki ! Ayakları üzerinde sağlam duran aslanlar gibi kızım var" der gurur duyardı benimle. Birlikte neler yapmazdık ki! Maçlara gider birlikte tezahüratlar yapardık. Babam kaç kere beni kahveye getirmişti. Kahvedeki amcalarda beni asla yadırgamazlar benimle aynı erkek çocukmuşum gibi muhabbet ederlerdi. Tuttuğumuz takımların gidişatları hakkında konuştuğumuzda babamın gözleri güler çaktırmadan arkamı sıvazlardı. Birlikte kullandığı tırın yanına gittiğimizde motoru açıp her parçasını usanmadan ne işe yaradığını anlatır nasıl tamir edilebileceğini tarif ederdi. Yüzümüz gözümüz yağ içinde eve gidince annem bize sitem eder arkasından gülmeye başlardı.
-"Bir de herkes bana ne kadar şanlısın diyor."
"Niye anne?" diye sorduğumda aslında alacak olduğum cevabı bilirdim
-"Niye olacak hesapta bir kızım var, bana yardım etmesi gerekirken baksana babasıyla motor yağı içinde eve geliyorlar" Babam bir yanağından ben bir yanağından annemi araya alıp öpüp koklardık onu. Annem gülerken bir taraftan bizi itiyordu
"Batırdınız evi de beni de" deyip kahkahalarla evin duvarlarını inletirdik. Biz harika bir aileydik. Evimizde her zaman huzur vardı. Huzur iliklerine işlemiş bir kız olarak ailemi asla utandırmadım. Gittiğim tüm okullarda başarılarla mezun olup ailemi gururlandırdım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAKAR KIZIMIZ
General FictionMinnoş bir kızın sakarlıkları yüzünden başına gelebilecek en güzel şeydi aşk. Elif ve Barış'ın inanılmaz hikayesinin satır aralarında buluşalım...