Pişttt.
Klasik...
Ne diyoruz?
Keyifli ve bol yorumlu okumalar tatlişlerim...
Harika bir gece geçirdik. Ay bir dakika siz şimdi yanlış anlarsınız. Durun hemen özet geçeyim. Biz gayet normal bir şekilde koltukta oturup müzik dinledik. Öyle düşündüğünüz gibi yaramazlık falan yapmadık yani. Annemsiz geçirdiğim bu gecede hiç uyuyamayacağımı düşündüğüm ben onun göğsünün üstünde mışıl mışıl uyudum. Ay kızlar nasıl da güzel bir duygu anlatamam. Darısı sizin başınıza...
Sabahın ilk ışıklarıyla beraber uyandık. Onun yardımı ile valizimi hazırladım. Sonra kahvaltıyı dışarıda yapmaya karar verdik. Kendileri gelmeden önce valizini hazırlamış bagaja koymuş bile. Akıllı sevgilim benim. Birlikte harika bir manzara eşliğinde mükellef bir kahvaltı yapıp havaalanına gittik.
İtiraf ediyorum uçak korkum vardı. Şehir dışında hiç işim olmamıştı. Yani ilk kez uçağa binecektim. Şimdi bunu Barış'a söylesem dalga geçer diye sesimi çıkarmadım. Yani korkulacak ne var dimi? Altı üstü bilmem kaç fit yukarı çıkan bir metal yığını. Düşse parçanı dahi bulamayacakları riskler taşıyan minnak tehlikeleri olan bir araç. Oy Allah'ım. İşin ucunda anneciğim olmasaydı arkama bakmadan çoktan kaçmıştım. Ne var yani korkuyorum işte Allah Allah.
Elimi tuttu birlikte o mezar gibi aletin içine girdik. Koltuklarımıza oturduk. Ay bir de cam kenarına oturttu beni. Şimdi bir de kalkarken her yeri görecektim öyle mi? Yediklerim yukarı doğru baskı yapmaya başlamıştı. Barış fark etmedi derken eğilip yüzüme doğru baktı endişeyle
"Sen" dedi "Sen daha önce uçağa binmedin mi ?" Çocuk gibi kafamı sağa sola salladım. Konuşursam her yer batabilirdi. Barış elini kaldırıp hostesi çağırdı
"Bir poşet rica edebilir miyim" Hostes koştura koştura gitti. Olacak olanlardan o da korkmuştu. Demek ki sadece bana özel olan bir durum değilmiş. Başına daha önce gelmiş olacak ki kadın tek nefes poşetleri elimizi tutuşturdu. Bir de su verdi. Ay ne suyu. Nefes almaya korkuyordum. Aha başladı hareket etmeye. Hemen elimi tuttu
"Korkma sevgilim. Bak ben yanındayım. Bir şey olmayacak tamam mı?" Kafamı sallayamadım bile. Kafamı koltuğa bastırıp gözlerimi de sımsıkı yumdum. İşte, aman aman havalanıyoruz. Yerde değildik artık. Oy oy, geliyor geliyor kahvaltıyı daha fazla tutamadım içimde. Poşetlerden bir kaç tanesini doldurdum. Ben kendimden iğrenirken Barış o kadar rahattı ki. Ben çıkardıkça ıslak mendille ağzımı siliyor, çıkarırken başımı tutuyordu. Nasıl rezil bir durum bu ya! Hostes yanımıza gelip Barış'a bir ilaç uzattı.
"Hanımefendiye bunu içirin rahat edecektir."
"Teşekkür edip" Direkt bana döndü.
"Canım içebilecek misin? dedi endişeyle. Gözlerim yaş içinde kalmıştı. Perişan bir haldeydim sevdiğim adamın karşısında. Kafamı hafifçe salladım. İlacı açıp ağzıma koydu azıcıkta su içirdi bana. Koltuğa yaslandım. Zaten çıkaracak bir şey kalmamıştı midemde. Gözlerini benden ayırmadan sürekli
"İyi misin" deyip deyip durdu. Belli bir zaman sonra sanki iyi hissetmeye başlamıştım. Ufak ufak vücudumda karıncalanmalar hissetmeye başladım. Göz kapaklarım benden bağımsız aşağı doğru çekiliyordu.
"Barış uykum geldi"
"Tamam aşkım tamam uyu dinlen biraz" deyip başımı omzuna doğru çekti. Ve yavaşça kendimi uykunun tatlı kollarına bıraktım. Bunda Barış'ın kokusunu içime çeke çeke uyumanın vermiş olduğu huzuru da eklemek gerekiyor. Bir kadın sevdiği adamın yanında daha ne kadar rezil olabilir deyiminin en sonuncusu bu olmalıydı. Yani Barış benim en berbat hallerime tanık olan biri olarak hala yanımdaysa, ne yapıyoruz bu adamı ayakta alkışlıyoruz.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAKAR KIZIMIZ
Ficción GeneralMinnoş bir kızın sakarlıkları yüzünden başına gelebilecek en güzel şeydi aşk. Elif ve Barış'ın inanılmaz hikayesinin satır aralarında buluşalım...