Mavi gözlü oğlan yavaş adımlarla ilerlerken gözleri sokaklarda dolaşıyor ve geçirdiği birkaç ayı gözden geçiriyordu. Hayal ettiği birçok şey gerçek olmuştu ve daha fazlası için de çabalamaya devam ediyordu. Tüm bunlar Giyuu'ya bir rüyaymış gibi gelse de hepsi gerçekti. Oğlan tüm bunların başlangıç noktasının Sanemi olduğunu düşündüğünde tebessüm etti, Tanrı'ya onun gibi bir erkek arkadaşı olduğu için defalarca kez şükredebilirdi.
Gözlerini dalgın bir şekilde sokaklarda gezdirmeye devam ederken gördüğü tanıdık sokakla yanındaki turuncu saçlı arkadaşına döndü. "Sabito!"
Turuncu saçlı oğlan şaşkın bakışlarını kendisine yönelttiğinde durdu ve eliyle sokağı işaret etti. "Bak, bu sokakta dayak yemiştim."
"Evet, hatırlıyorum. Suratın yara içinde eve gelmiştin, aptal. Çok korkmuştum." Şikayet etmesine rağmen Giyuu'nun dalmaçyalıya benzeyen yüzünü hatırladığında sessizce kıkırdadı.
"O gün Sanemi orda olmasaydı hapı yutmuştum." Giyuu onun söylediklerini ciddiye almış gibi duruyordu, dalgın bir şekilde adım atmaya devam etti.
Sabito arkadaşının bu dalgın tavrından pek hoşnut olmamıştı. Kolunu kaldırdı ve Giyuu'nun omzuna atarak onu kendisine çekti. "Oh, ne oldu? Minik Giyuu sevgilisini mi özledi yoksa?"
Siyah saçlı oğlan yanakları en yakın arkadaşı tarafından bir çocukmuşçasına sıkılırken bıkkınlıkla nefesini dışarı üfledi. Yanaklarını sıkan ellere engel olmaya çalıştı.
"Üzülme, üzülme! Zaten çıkışta buluşacaksınız." Sabito'nun onu neşelendirmek adına söylediği şey Giyuu'ya tam tersi bir etki yapmıştı. Buluşacaklardı evet, hem de Sanemi'nin ailesinin evinde. Genya, henüz -Sabito hariç- kimseye söylemedikleri ilişkilerini beyaz saçlı oğlanın annesine söylemişti ya da onun dediğine göre ağzından kaçırmıştı.
"Oh, Tanrım!" Giyuu stresle şakaklarını ovuşturdu. Sanemi'nin annesi ve küçük kardeşleri onunla tanışmayı çok istiyordu ve onları kırmak istememişlerdi.
"Hey, hey! Sadece şaka yaptım, bu kadar gerilme. Şimdilik sadece sınava odaklanmalısın, Yuu." Giyuu arkadaşını kafasıyla onaylamaktan daha fazlasını yapamadı. Çoktan kampüs sınırlarına girmişlerdi ve Güzel Sanatlar Fakültesine oldukça kısa bir mesafe kalmıştı.
Bina görüş alanlarına girdiğinde Giyuu cebindeki telefonunun titreşimini hissetti, elini cebine götürüp çağrıyı yanıtlamak için telefonunu çıkarttı.
"Nerdesin?" Telefonu yanıtladığında duyduğu ses onu bir anda rahatlatmış gibi hissetti. Az önce yaşadığı tüm hengame ortadan kalkarken oğlanın sadece sesini duymak bile onda inanılmaz bir etki yaratıyordu.
"Fakülteye doğru ilerliyoruz." Oğlan onunla biraz daha konuşabilmek için adımlarını yavaşlatmıştı.
"Pekala, nasıl hissediyorsun?"
"Şey, biraz gerginim... Bilmiyorum sadece paniklemiş gibiyim." Giyuu yerdeki ağaç yapraklarını milyonuncu kez incelerken bundan daha gergin olduğunu adı gibi biliyordu. Sadece oğlanı endişelendirmek istememişti.
"Bebeğim, sakin ol. Bu sadece aptal bir çizim sınavı, yeterince çalıştın ve sen bin kat daha iyisini bile başarabilecek yetenektesin."
"Teşekkür ederim, bu iyi geldi."
"Keşke yanında olsaydım ve daha da iyi hissetmene yardımcı olabilseydim. Üzgünüm, biliyorsun." Giyuu sanki o görebilecekmiş gibi başını sallamıştı, annesi hazırlıkla meşgul olduğu için kardeşlerini okuldan Sanemi alacaktı.
"Evet, evet. Sorun değil, şimdi gitmem lazım. Seni seviyorum."
"Ben de." Giyuu cümlenin devamını duyamadığında dudakları sakince yukarı kıvrıldı, Sanemi ile biraz oyun oynayabilirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
warrior | sanegiyuu
Fanfictiondemon slayer modern au || Tomioka Giyuu, mangaka olmak isteyen bir üniversite öğrencisiydi. Ne çizeceğini bilemediği sıradan günlerden birinde arkadaşlarını hayali bir evrende kılıç ustası olarak çizmeye karar verdi. bxb | shinazugawa sanemi x tomi...