xii

1.1K 91 129
                                    

Tomioka Giyuu hiçbir zaman yalnızlığından şikayet eden biri olmamıştı. Yalnız kalmak onun için sorun değildi, hatta aksine bunun hoşuna gittiğini bile söyleyebilirdi. Yalnız hissetmek ise işleri tamamen başka noktaya taşıyan korkunç bir histi, Giyuu bundan her zaman nefret etmişti. O öğleden sonra arkadaşları ve Sanemi, Giyuu'nun başarısını kutlamak için toplandıklarında siyah saçlı oğlan tam olarak bunları düşünüyordu. Kalabalık grupların içinde onu yalnız hissetmekten kurtaran tek kişi Sanemi'ydi.

"Herkese selam!" Uzui son derece gösterişli bir şekilde -fakat şaşırtıcı biçimde tek başına- deri koltuklara oturdu, herkes sessizce mırıldanarak selamına karşılık vermişti. Giyuu gözlerini bir süredir dalgın bir şekilde baktığı caddeden ayırdı ve karşısındaki oğlana yöneltti. "Ah, Güzel Sanatlar Akademisi için tebrikler Tomioka!"

Deri koltuğa rahatça yayılmış iri yarı adamdan ona doğru uzatılan elle kısa bir süre bakıştı, elbette gümüş saçlı oğlanın elini havada bırakmayacaktı. Elini sıkarken zoraki bir biçimde gülümsedi ve sessiz bir teşekkür mırıldandı. Partilerden nefret etse de bugün kafede onun için toplanmışlardı ve Giyuu'nun rol yapmaktan başka çaresi yoktu.

Tengen'in gelişiyle arkadaş grupları tamamlanmıştı ve muhabbet yavaş ama eğlenceli bir şekilde ilerlemeye başladı. Giyuu arkadaşlarını tamamen benimseyemese de seviyordu, her şeye rağmen burda olmaktan mutluydu. Üzerinde kimsenin ilgisinin olmadığına emin olduğu bir ara bakışlarını yanında oturan beyaz saçlı oğlana çevirdi. Burada olmaktan duyduğu mutluluğun büyük çoğunluğunu Sanemi yaratıyordu.

Oğlanın Tengen'in anlattığı saçma hikayeyi dinlerken yüzünde oluşan bıkkın ifadeyi, çatık kaşlarını, yukarı doğru kıvrılan uzun kirpiklerini ve birbirine bastırdığı dudaklarını dikkatle inceledi. Üzerine oturan lacivert gömleği ve yakasından açık bıraktığı birkaç düğme sayesinde ortaya çıkan beyaz teni ile nefes kesebilecek kadar yakışıklı gözüküyordu. Giyuu o an uzanıp beyaz saçlı oğlanın yüzüne öpücükler kondurmak, sıkıca sarılmak ve sevgi sözcükleri mırıldanmak istese de toparlandı ve önüne döndü. Arkadaşları hala ufak sırlarından habersizdi.

"Eee Giyuu, günlerin nasıl geçiyor? Okula ne zaman başlayacaksın?" Soruyu yönelten çaprazında oturan Shinobu'ydu.

"Aslında kulübe gidip antrenman yapmak, çizim pratikleri ve kitap okumak dışında bir şey yaptığım söylenemez. Okula sonraki dönem için kaydımı yaptırdım, o zamana kadar antrenmanlara devam edeceğim." Giyuu büyük çoğunlukla doğruları söylemişti, sadece Sanemi ile geçirdiği anları anlatmamıştı o kadar. Bu yalan söylemek sayılmamalıydı.

"Okul başladıktan sonra da antrenmanlara devam edebilirsin değil mi? Sonuçta hala aynı kampüsteyiz." Kyojuro içeceğinden büyük bir yudum almadan önce büyük bir coşkuyla konuşmuştu, kulübü çok sevdiğini ve konu kulüp olduğunda fazlasıyla heyecanlandığını herkes biliyordu.

"Elbette, yine de Sensei ile görüş-" Giyuu'nun sözü yanında oturan Sanemi'nin ani hareketiyle kesildi. Karşı koltukta oturan Tengen ve Shinobu'da şaşkın gözlerle siyah saçlı oğlanın tam arkasını bulmuştu. Giyuu bakışlarını omzunun hemen üstüne çevirdi, Sanemi'nin arkadan Giyuu'nun omzuna uzanan yabancı bir eli sıkıca tutuyordu. Henüz elin sahibi hakkında hiçbir fikri yoktu ama biraz... Biraz fazla sıkı tutuyormuş gibiydi.

Siyah saçlı oğlan tamamen arkasını gördüğünde arkadaşlarının neden şaşkınlıkla baktığını anladı. Meşhur İblis çetesinden Douma, Akaza ve adını bilmediği bir kız tam olarak oturduğu sandalyenin arkasındaydı. Omzuna elini uzatan ise çetenin ünlü elemanlarından Michikatsu yani nam-ı diğer Kokushibo olmalıydı. Mavi gözlü oğlanın bakışları Sanemi'nin dehşet verici bir ifadeyle parlayan gözleri, arkadaşları ve çete üyeleri arasında gerinlikle mekik dokuyordu.

warrior | sanegiyuuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin