xv

989 71 193
                                    

Dalga sesi, dalganın etkisiyle sürüklenen ve yuvarlanan taşlar, birkaç martının ciyaklaması ve gülüşerek top oynayan arkadaşlarının uzaktan duyulan sesleri. Giyuu şezlongun üzerinde gözlerini kapatmış bir şekilde sessizlik içinde uzanırken tüm duyabildikleri bundan ibaretti.

Yaz aylarının ortasındalardı ve Shinobu'nun yoğun ısrarları üzerine ailesinin yazlığına tatile gelmişlerdi. Arkadaş grubuyla tatile çıkmak ilk başta siyah saçlı oğlana pek cazip gözükmemiş ve Sanemi'nin onu ikna etmesi gerekmişti. İkisinin onlardan ayrı olarak küçük bir butik otelde kalmaları şartıyla Giyuu bu tatil planını kabul etmişti. Giyuu son birkaç aydır son derece yorgun ve bitkin hissediyordu, saçları dökülüyor ve ten rengi bir ruh gibi bembeyaz gözüküyordu. Sanemi tüm bu nedenlerden dolayı da onun şehirden uzaklaşmasını ve kafa dağıtmasını istemişti. Ve evet, şimdi dalganın sesi kulağına ninni gibi gelirken buraya gelmenin o gerçekten de kötü bir fikir olmadığını düşünmeye başlamıştı.

Gözlerini araladığı ilk birkaç saniye gözünü alan parlak güneş ışıkları yüzünden görememiş olsa da daha sonra bakışları kendisini izleyen erkek arkadaşını buldu. Sanemi nemli siyah deniz şortuyla şezlongda oturuyor ve siyah güneş gözlüğünün arkasından sessizce mavi gözlü oğlanı izliyordu. Omuzlarına attığı desenli lacivert havlusu vücudunu örtmesine rağmen Giyuu onun çok yakışıklı olduğunu düşündü, nefesini tekletecek kadar muhteşemdi.

Kolunu sevgilisine doğru uzattığında beyaz saçlı oğlan ona doğru yaklaştı ve yüzündeki saçları geriye attı. Açıkta kalan alnına ufak bir öpücük kondurdu ve parmaklarını nazikçe oğlanın yumuşak teninde gezdirdi.

"Bir gün senin bu yakışıklılığın yüzünden ölecekmişim gibi hissediyorum." Sanemi hayranlıkla parlayan gözlerini onun koyu mavi gözlerinden tek bir saniye bile ayırmadan bu cümleyi kurduğunda Giyuu göğüs kafesinde bir şeylerin eridiğini hissetti. Kalbi az önce tamamen eriyip yok olmuş olmalıydı.

"Ah Tanrım, hayır! Benim rolümü çalamazsın Shinazugawa Sanemi." Giyuu ona gülerek karşılık verdi fakat dudaklarının üstüne kapanan sıcak dudaklarla gülümsemesi yarıda kesildi. Sıcak, yumuşak ve huzurlu, Giyuu kesinlikle bu hissi seviyordu.

Giyuu, beyaz saçlı oğlanı karşılıksız bırakmadı ve kendi dudaklarının arasındaki soluk pembe dudaklara ıslak öpücükler bıraktı. Çevredeki sesler giderek bulanıklaşmıştı, artık sadece o ve Sanemi vardı. Giyuu kesinlikle sonsuza kadar bu şekilde yaşayabilirdi; sevgilisini istediği zaman severek ve öperek.

"Sanemi!"

Fakat ne yazık ki hiçbir şey gibi bu güzel an da sonsuza kadar sürmemişti. Uzui neredeyse koşarak yanlarına geldiğinde Giyuu onu öpmeye devam eden oğlandan ayrıldı. Sanemi arkaya dönmeden önce kendisine bezgin bakışlarını yolladı, şu an arkadaşlarıyla uğraşmak isteyeceği son şeydi.

"Farkında mısın Tengen, ömrüm sana siktir git demekle geçiyor?"

"Oh, yanlış bir anda mı geldim yoksa?" Giyuu, gümüş saçlı oğlanın muzur bakışlarına maruz kaldığında gözlerini devirdi ve gözlerini denize çevirip arkasına yaslandı.

"Evet öyle yaptın, şimdi ne söyleyeceksen söyle!" Sanemi ona sinirle çıkışırken Giyuu hiçbir şekilde muhabbete dahil olmadan denizi izlemeye devam etti. Böylesi kesinlikle daha iyiydi.

"Öğlenden sonra hep birlikte Shinobu'nun bahçesinde piknik yapmak istiyoruz, siz de gelirsiniz değil mi?"

Beyaz saçlı oğlan bir an için duraksadı ve gözlerini arkasında oturan oğlana çevirdi. Giyuu onu sessizce başıyla onayladı, pikniğe giderek yemek derdinden kurtulabilir ve belki de eğlenebilirlerdi.

warrior | sanegiyuuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin