tanrısal bakış açısı;
burak profesörün derine giremese de fakültenin önündeki bankta oturuyordu. başka dersleri yoktu ama yine de gelmişti, çünkü onu görmek istiyordu.
dün gece yine ona yazmıştı ama yine kadın ona olumlu yaklaşmamıştı. soğuk ve duvarları olan biriydi ona karşı ama öğrencilerine öyle değildi içten, sahte, anlayışlı ve güler yüzlüydü. okulda hep böyle davranıyordu ve bu onun maskelerinden sadece bir taneseydi diye düşündü çocuk.
şu hayatına kadar bir sürü öğretmeni olmuştu, malum eğitim sisteminden dolayıydı ama hiçbir öğretmenini inceleme gereği duymamıştı ta ki bu genç kadına kadar. o an durup düşündü; diğer öğretmenleri hakkında detaylı düşünseydi bu kadın gibi ilgilerini çeker miydi?
hiç sanmıyordu çünkü kimse bu genç kadın gibi gelmiyordu ona. farklı duygular beslemesi de bunun cabasıydı.
saatini kontrol ettiğinde dersin bittiğini görmüştü, birkaç dakika sonra sınıf arkadaşları çıkarken ona selam veren birkaç kişiyi geçirmişti. çünkü onlarla konuşursa her an profesörü kaçırabilirdi.
yaklaşık bir 15 dakikanın ardından onu gördü ama kadın onu görmemişti hatta olduğu tarafa hiç bakmamıştı. bir iki adım atmıştı ki kadın duraksadı, çocuk bunu fırsat bilip karnındaki kasılmalarla iki üç adım atmıştı ki o da duraksadı. profesör çantasından telefonunu çıkarıp kulağına koymuştu ne konuştuklarını duyamıyordu ama kadının ilk defa böyle güldüğünü gördü. gözleri gülümsemesine takılırken onu hiç kahkaha atarken görmemişti, bunun en büyük kanıtı da gülünce dişlerinin üzerinde beliren smiley piercingi olmuştu. böyle bir piercingi olduğunu şu ana kadar hiç görmemişti çünkü genç kadın böyle hiç gülmemişti.
çocuk olduğu yere çakılırken ne yapacağını şaşırmıştı, oraya biraz daha dikilip karşısındaki kadını inceledi.
ince uzun bacakları vardı, kalçası dolgun ve şekilliydi, incecik bele sahipti. yaklaşık olarak 172 boylarında olduğunu biliyordu ama altına giydiği topuklu ayakkabı onu tahminen 10 cm daha yükseltmişti. mini eteği altına giydiği siyah külotlu çoraplarıyla bacaklarındaki dövmeleri saklamaya çalışıyordu burak bunu biliyordu, üstünde ise beyaz bir gömleği vardı, uzun kollu beyaz bir gömlek. havaların serin olduğundan dolayı elinde de tuttuğu deri ceketi vardı. çocuk ona hayran kalmış bir şekilde izlerken kadın şeffaf gözlüklerini çıkarıp çantasına atmıştı. hala onu izlerken kadın elini havaya kaldırıp buradayım der gibi yapmıştı birine.burak kafasını o yöne çevirdiğinde motorlu biri genç kadına doğru sürmeye başlamıştı. işte bu çok şaşırtıcıydı çünkü bu kadın okul sınırları içerisinde hiç kimseyle görüşmemişti. bunu en iyi bilen kişi şu an sinirle karışık şaşkınlıkla onu izliyordu.
motorlu adam iyice ona yaklaştığında durup kaskını çıkarmıştı. keskin ve erkeksi yüz hatlarına sahip adam motorda dikleşip karşısındaki kadını tek koluyla sarmış, diğer koluyla motorsikletinin direksiyonunu tutuyordu.
içinde öfke beliren çocuk daha da sinirle onlara bakıyordu. kadın da elleri dolu olduğu için tek eliyle adama sarılmıştı, buna anlam veremiyordu. nereden çıkmıştı bu piç kurusu?
aralarında kısa bir konuşma geçmişti, motorlu adam kaskını koluna geçirip motoru çalıştırdığında buradan gidecek sanmıştı çocuk ama yanılmıştı. önde yürüyen genç kadını takip edip arkasından otoparka doğru gidiyorlardı.
çocuk gururuna yediremedi ve onları belirli bir mesafeden takip etmeye başladı.
genç kadının tanıdık arabasına yaklaşan ikili, onları takip eden çocuğu hiç fark edememişlerdi. ya da etmişler miydi?
arabanın önüne motorunu park eden adam motordan aşağıya inip motorun koltuğunu havaya kaldırmıştı. oradan çıkardığı spor ayakkabıları gülümseyerek karşısındaki kadına gösteriyordu, kadın da gülümseyip adamın omzunu patpatlamıştı.
genç iyice sinirleniyordu, o daha aşık olduğu kadını bile göremezken bu orospu çocuğu kimdi de ona dokunuyordu?
adam, burak'ın gözlerinin fal taşı gibi açılmasına sebep olacak bir şey yapıp yere eğildi ve kadının bir ayağına dokundu, kadın da o anda ellerini adamın omzuna koyup ondan destek alıp ayağını kaldırdı. adam topuklu ayakkabıyı çıkarıp motosikletinden çıkardığı spor ayakkabıyı kadına giydirmişti ve bunu ikisi konuşup gülerek yapıyorlardı. çocuk fark etmeden yumruk yaptığı elleriyle onu izliyordu. diğer ayakkabısını da indirip giydirdiğinde kadın topuklu ayakkabılarını alıp arka kapısını açıp içine attı, o sırada ise hafif eğilmiş ve mini eteği biraz daha yukarıya kalkmıştı. çocuk iyice sinirlendiğinde öne doğru bir adım atmıştı ama kendini durdurmuştu, ne yapabilir, ne söyleyebilirdi ki? kimdi o? bir hiç.
kadın tekrar düzeldiğinde elinde bir kask vardı ve gülümseyerek adama tekrar bakmıştı. kadın kısa ceketini giydiğinde ikisi de hoşnut olmamış gibi duruyordu o yüzden iri yapılı adam kendi deri ceketini çıkarıp ona giydirmişti.
biri burak'ı tutsun yoksa olduğu yerde sinir krizi geçirecekti. sıktığı dişleri gıcırdıyordu artık. sinir son safhada olmalıydı onun için.
izlediği ikili en sonunda motora bindiğinde çocuğun gözünden kaçmayan şey kadının motora etekle binmeye çalışmasıyla zorlanıp, adamın oturduğu yerden bir elini onun bacağına atmasıyla dudakları seğirmişti. bacağını destekleyen adam kadının motora binmesini ve ceketle her iki yanını iyice sarmasını sağlamıştı.
öfke çocuğun tüm bedenini kaplarken delirmişe benziyordu. en son kasklarını takıp, yüksek egzoz sesiyle ayrılan ikilinin az önce oldukları yere bakıp içinden küfürler savuruyordu çocuk.
hem çok sinirlenmişti hem de kafayı yemişti çünkü profesörü çok fena kıskanmıştı.
aklına kazıdığı görüntülerle oradan ayrılan çocuk boşluğa düşmüş gibi duruyordu, şu an ne yapması ya da ne düşünmesi gerekiyordu?
bilmiyordu, bilemiyordu.
...
tek yapman gereken gıtmektı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
teacher's pain
Short Storyhata yapmaya meyilliyim, en büyük hatam da buydu ya zaten.