motosikletli adamdan:
gözlerini gözümden çekmiyordu, bomboş bana bakıyordu. yıllardır onu tanıdığım için nasıl baktığını net bir şekilde görebiliyor, anlayabiliyordum.
"nora, artık konuşmanın zamanı. yeterince vakit kazandın." dedim yorgun bir ses tonuyla.
ikimiz de bütün gece uyumayıp, bu odada hapsolmuştuk.
gözlerini benden kaçırdı ve ayağa kalktı, yine cevap vermemişti bana ama bilmeliydi ki bu kez kaçamayacaktı benden.
komodinin üzerindeki telefonu alıp bir şeye baktı, sonra ise mırıldandı; "hassiktir geç kaldım."
hışımla yataktan kalkıp kolunu tuttum, "hiçbir yere gitmiyorsun, gitmiyoruz konuşacağız." dedim kolunu sıkarken.
bana alayla gülerken, "dün gece ne gördün bilmiyorum ama hepsi burada kurduğun şeyler." diyip kafama dokunmuştu.
beni ne zamandan beri aptal yerine koyuyordu? olanlardan bu şekilde sıyrılacağını mı sanıyordu?
ben tam konuşacakken telefonu kulağına yerleştirmişti ama gözleri hala gözlerimin içine bakıyordu.
"günaydın haluk bey,"
"..."
"evet, dersime geç kaldım hala da kalıyorum. temsilci öğrenciye mesaj attım. yarım saate fakültedeyim. size de haber vereyim dedim."
"..."
"evet farkındayım,"
"..."
"kusura bakmayın, arabam arıza verdi, onunla uğraşıyorum."
"..."
"yetişeceğim, iyi günler."
"..."
"sen ciddi olamazsın amına koyayım." dedim hala kolunu sıkarken.
"emre dersime yetişmem lazım, geldiğimde evde olma. konuşacağız söz veriyorum." dedi ama bu beni hiç tatmin etmiyordu. sıkılmıştım, bıkmıştım ve konuşmak istiyordum. bana anlatsın istiyordum.
"hiçbir yere gitmeyeceksin, otur anlat!" diye bağırdığımda oflamıştı. benden neden kaçıyordu bu aptal kadın, en boktan hallerini öğreneceğim diye miydi? oysa ki o benim en kötü zamanlarımı görmüş, bana yardım eli uzatmıştı.
"bak gerçekten anlatacağım ama buna hazır değilim. hazır olmadığım sürece istediğin kadar ısrar et hatta gitmeme engel ol yine de benden bir şey duyamayacaksın. kaçmıyorum senden, elbet günü geldiğinde anlatacağım ama şu an olmadığını göremiyor musun?" dediğinde kolunu çekmişti ellerimin arasından.
yüzünü incelediğimde ciddi olduğu her halinden anlaşılıyordu ve kaçıyor gibi durmuyordu. şu an ne yapmam gerekiyor bilemez bir durumdaydım. engel olmaya çalışsam olamıyordum, durdurmaya çalışsam durduramıyordum. bu da kendimi etkisiz eleman gibi hissettiriyordu.
"bırak artık düşünmeyi, çık artık odadan da giyineyim." diye söylendiğinde sinirlerime hakim olamayıp önce odasından çıktım sonra ise evinden. o bana gelene kadar ben ona gitmeyecektim.
önce gelip her şeyi anlatacaktı ve bizim düzeltebileceğimiz şeyler varsa düzeltecektik, bizi aşıyorsa da elimden gelen bütün yardımları ona sunacaktım.
buna üvey annem de dahildi.
benim aksime eli kolu uzun bir kadındı, eğer ki nora'nın sorunları bizi aşarsa onu devreye sokmaktan çekinmeyecektim her ne kadar yıllar önce konuşmayı kessem bile, çünkü arkadaşım için değerdi.
o benim her şeyimdi; ablam, kız kardeşim, arkadaşım, dostum, kurtarıcım, yüzümü gülümseten tek insandı. onu kaybetmek istemiyordum.
...
bu kadar dusuncelı mıydın gercekten
ŞİMDİ OKUDUĞUN
teacher's pain
Short Storyhata yapmaya meyilliyim, en büyük hatam da buydu ya zaten.