17

305 20 5
                                    

burak'tan;

"haberleri gördünüz mü, biri nora'yı patlatmış." sesin geldiği yöne baktığımda iri yarı bir çocuk kahkaha atarak söylemişti cümlesini.

daha yeni ayılmaya çalışıyordum ve kendimi fakülteye atmıştım, dersin başlamasını bekliyordum.

"bir de profesör olacak, kadına bak!"

"böyle birinin öğrencilere kötü örnek olacağını kimse fark edemedi mi?!"

"orospu işte."

herkes bir şeylere hakaret ediyordu ve ben ayılamadığım için anlamıyordum. en sonunda "orospu nora," dedi biri. kaşlarımın çatılması bir saniye bile sürmemişti. yarım saattir duyduğum hakaretler nora'ya mıydı?

neler oluyordu bu siktiğimin okulunda? hiçbir şeyden haberim yoktu, vücudumda dolaşan alkolü atmaya çalışıyordum saatlerdir.

anlık ruh değişimlerim yerini sinire bırakırken burnumdan soluyordum.

"siz ne saçmalıyorsunuz?!" bağırarak sınıfa doğru sorduğum soruyla birkaç göz üzerime dönmüştü.

sarı saçlı zayıf kız "haberleri görmedin herhalde nora öğrencisiyle ilişki yaşıyormuş." dediğinde beynimden aşağıya kaynar sular dökülüyordu. kelimelerimi beynimde tam toplayamazken konuşamamıştım. kız yanıma kadar gelip telefonunu bana uzattı. önümde açık olan üniversitenin itiraf sayfasına bakıyordum. parmaklarım ekranda dolanırken okuduğum şeylerle yerime çivilendim. beynim işlevini kaybetmişti ve beni yere yapıştırmıştı.

okuduğum şeylerle içime dolan pişmanlık şimdiden bedenimi yakıp küle çeviriyordu.

en başından beri nora'ya zarar vermek gibi bir niyetim yoktu. onu zor duruma sokmak istememiştim.

kız telefonunu elimden çekerken bana bir şeyler söylüyordu ama duymuyordum onu söylediği şeyler uğultudan ibaretti.

düşünmeden duramıyordum, onu öptüğümü kimse bilmiyordu.

bizden başka kimse bilmiyordu...

nasıl olabilirdi bu?

derslikten koşar adımlarla çıktım ve öğretmenlerin odalarının olduğu bölüme doğru gitmeye başladım. onu bulmalıydım. ama ne söylemem gerektiği hakkında fikir sahibi değildim.

odasının önüne geldiğimde içerisinin fazla kalabalık olduğunu fark etmem saniyelerimi almamıştı. içeriden yüksek sesler geliyordu ve birden fazla ses ortama karışıyordu.

dekanın sesini duymamla içim ürperdi: "nora hanım hakkınızda yapılan suçlamalar hakkında bir şey söyleyecek misiniz artık?"

bölüm sorumlumuz da dekanın ardından konuşmuştu: "hakkınızdaki suçlamalar sadece uygulamada kalmadı. yök'ten hakkınızda araştırma talebi oluşturulmuş. aynı şekilde cimer'den de suç duyurusu bulunmakta. polis karakolundan gelen suç duyurusunu hiç söylemiyorum bile."

beynim bana oyun oynuyordu, kesinlikle oyun oynuyordu çünkü ben hala alkolün etkisindeydim ve şu an kesinlikle sahil kenarındaydım hala. mayıştığım için rüya görüyor olmalıydım.

ama onun sesini duymamla yüzüme tokat yemişten beter oldum.

"ne yapmamı istiyorsunuz şu an, tüm suçlamaları kabul etmemi mi?"

bunu yapmazdı değil mi, eğer bunu yaparsa teşhir edilecekti. hay amına koyayım.

"suçlamalar şu an işlemde, siz ne derseniz diyin araştılacaksınız zaten. biz size eğitimci olduğumuz için soruyoruz."

"bize anlatmanız en doğrusu." dekan konuştukça dişlerimi sıkıyordum. haluk denen orospu çocuğu onu oyuna getirmeye çalışıyordu. şu an nora her ne derse desin onun aleyhine olacaktı. buradaki herkesin amacı buydu.

"yök'ün beni araştırmasını istiyorum." dedi sakince. nasıl bir insandı bu, her zaman böyle sakin kalmayı nasıl beceriyordu, anlayamıyordum onu.

ayakkabı sesleri duyduğumda hızla koşmaya başladım. kalbim yerinden çıkarcasına koridorun sonuna kadar koştum ve masanın arkasına saklandım.

adım sesleri koridorda yankılanırken bir süre yerime pusup bekledim. şu an gitmeye hiç niyetim yoktu, onunla konuşmalıydım.

belki de onu ifşalayanın ben olduğumu düşünüyordur?

ben olmadığımı ona söylemem gerekiyordu.

koridorda sesler kesilince kafamı kaldırdım etrafa baktım, kimsenin olmadığını gördüm ama kapısına baktığımda haraketlilik vardı. tekrar kafamı soktum masanın altına.

yaklaşık birkaç dakika sonra telefonum titredi, zoraki bir şekilde cebimden çıkardım.

nora:
sakın odama gelme.

xx:
neden?
konuşmamız lazım.

nora:
çık çabuk koridordan, odama sakın gelme.

xx:
sana konuşmamız lazım diyorum.

nora:
ben de sana defol git diyorum.

neden böyle olduğunu birazcık bile düşündeydim anlardım. az önce duymuştum zaten, inceleme altındaydı ve elbette odasına giren çıkan herkes araştılacaktı ama o an aptal beynim bunu algılamakta zorlanıyordu.

en sonunda pes edip kimsenin olmadığı bir anda ayrıldım oradan, biliyordum zaten konuşacaktık onunla.

umarım sadece konuşurduk, çünkü bana hesap soracak gibiydi.

...

su hayatta aptal ınsan olmayacaksın

teacher's painHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin