14

587 33 63
                                    

Hemen devam ediyorum. Bu bölümün sonu biraz hot olacak🔥. İstemeyenler okumasın. Şimdiden uyarıyorum.

Annesinin  en sevdiği çiçek papatya olduğu için ve Berk'in annesi çiçek kopartılmasını sevmediği için geçen yılki  annesinin doğum gününde almıştı Berk onları. Annesi öldükten sonra onları buz dolabının üzerinedeki dolaba, kimsenin bulamayacağı bir yere koymaya çalışmıştı ama Aybike onları kullanmıştı. Berk birisi kırar, zarar verir diye saklamıştı. Aybike izin istese ona verirdi ama 'bilerek aldım' dediği an hiç bir şeyi gözü görmemiş, hıncını masayı bozarak çıkarmıştı. Annesi ona 'bunlar benim için çok önemli olacak. Senin içinde öyle olmalı oğlum. Sakın onlara zarar gelmesine izin verme. Onlar çok özel" demişti ama şimdi kendi kırmıştı. Çok sinirliydi.

"Aybike nasıl aldın bunları!? Bunlar benim için çok önemli şeyler!Annemin hatırasına nasıl dokunabildin!" Dedi. Aybike her sözünde daha çok irkiliyor, titriyordu.

"B-bilmiyordum Berk"

"Nasıl bilmiyordun ya bunları bilerek buz dolabının üzerindeki dolaba koydum! Bir sürü takım varken bunları nasıl alıyorsun?! Hem de bilmeden"

"B- ben gerçekten bilmiyordum. Bana As-"

"Sus! dinlemek istemiyorum seni!Ben gece geç gelirim. Sende buraları ben gelene  kadar topla!"dedi ve kapıyı hızla çarpıp evden çıktı.

Aybike ayakta durmak da zorlanıyordu. Dizleri tutmuyordu. Ayakları taşıyamıyordu bedenini . Yere düşdü bedeni ve gözlerinden yaşlar akmaya başladı. Bir kaç dakika sonra masanın yanına gitmek için zorda olsa kalktı ayağa ve tabakları toplamaya başladı. Yorgun bedeni, ağlayan gözleri ile içinden Aslı'ya küfürler ediyordu. "Kesin Berk'in dedikleri ağır geldi ve o yüzden  intikam aldı aklın sıra" dedi.

Ama onu o yakmıyordu aslında asıl üzüldüğü Berk'in onu dinlemeden, ona kızması, ona inanmamasıydı. Nerden bilebilirdi, ne suçu vardı? Ağlayarak bütün kırılan tabakları topladı çöp poşetine.Elleri, parmakları kesilmişti biraz ama umrunda değildi. Zaten içinde derin bir yara vardı ki, ellerinde olsa ne yazardı. Her şeyi halledip yatak odasına gitti. Yatağın önünde durdu. Yatamadı, dokunamadı bile. Berk'in kokusu yatağın her yerine sinmişti. Nasıl ona kırgınken bu yatağa yatabilirdi. Zaten siniri falan kalmazdı ki.

~
Berk evden çıktığı gibi koşarak annesinin mezarına gitti. Ağlamaya başladı mezarın başında. Diz çöktü mezarın kenarına ve "anne özür dilerim" dedi sadece. Kaç saat orada durduğunu o da bilmiyordu. Sadece annesinin mezarına sarılıp ağlıyordu.

~
Kapının çalma sesi ile Aybike yatak odasından çıktı. Berk gelmişti. Berk'in gözleri ağlamaktan kızarmıştı. Aybike'nin de öyleydi ama şu anda sadece Berk'i önemsiyordu.

Berk'in gözleri Aybike'nin kanlı ellerine gitti. Ne olmuştu? Nasıl bu hale gelmişti?

"Aybike"

"Berk"

İkiside aynı anda birbirlerinin adlarını söylediler. İkiside birbirlerine doğru geliyorlardı. Salonun ortasında buluştular. Berk, Aybike ile konuşmak istemiyordu ama onu bu halde bırakmakta istemiyordu. Bu yüzden

"Aybike şimdi  yaralarını temizleyelim, konuşmayalım."

O an iksinin de aklına,

"Şimdi yaralarımı temizleme vakti utanma değil"

Cümlesi geldi. Bir kaç saniyelik ikiside tebessüm etti. Berk, Aybike'nin ellerinden tutup "hadi odamıza" dedi. Son cümlesi de o oldu. Sonra konuşmadı.

No 404/ AYBERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin